27 Şubat 2021 Cumartesi

Kanguru

Ben bir kanguruyum.

Tıpkı diğer kangurular gibi fiziksel olarak geriye doğru zıplayamam, yaradılışım bu benim, hep önüme bakmak zorundayım. 

Önümde de kocaman bir cebim var, dolu; ama siz içindekileri ben göstermeden göremezsiniz; çünkü onlar benim düşüncelerim. 

İsterseniz bir kısmını size gösterebilirim:

Bir gün herkes başkalarını düşünmeyi bırakıp kendine dönse ve hem kendindeki değişimleri hem de başkalarının değişimlerini görse ve bunu görmenin sonucunda iyice motive olup, güçlenip daha da gelişse acaba neler olurdu? 

Bunu hiç düşündünüz mü; yani düşünmemeyi?

Gerçi siz insansınız, düşünme kapasiteniz benimkine göre oldukça geniş; yani sizin yerinizde olmak istemezdim.

Hep bir şeylere tutunup kalıyorsunuz, hep düşünüyorsunuz, yaşamı hep kaçırıyorsunuz. 

Neden geçmişinize bu kadar bağlı olduğunuzu anlayamıyorum; gözleriniz, düşünceleriniz hep arkada; ama size bir haberim var: 

Hayat önünüzde, hayat şu anda!

Beni örnek alın mesela kendinize. 

Fiziksel olarak bile geriye gidemeyen bir canlıyım ben, düşüncelerim de öyle. 

Aslına bakarsanız ileriyi de pek düşünmem. 

Sizin ”an’ı yaşamak” dediğiniz şey var ya, onu yaparım ben de. 

Demem ama yaparım; yani sizin aksinize, siz dersiniz; ama yapmazsınız. 

Bir tek bu değil ki, hayatın her alanında böylesiniz siz. 

Erteliyorsunuz. Sonra da ”Keşke…” diyorsunuz; kendinizi avutmak için de ‘kader’e tutunuyorsunuz.

Kader sizsiniz, sizin seçimleriniz, seçimleriniz sonunda yaşadığınız sizin kader dediğiniz şey, belki de yaşayamadıklarınız. 

Hep bahaneleriniz var, yaratıcılığınızı bahaneler üzerine değil de gelişiminiz üzerine kullansanız kim olurdunuz düşünsenize bir kere.

Atın kafanızdaki hayata, diğerlerine ve kendinize karşı sınırları. 

Biraz cesur olmanın kime ne zararı olabilir ki?

Bir kez de olsun erteleyin; ama ertelemeyi erteleyin.

Ama durun, sizin bir başka probleminiz daha var: 

Bunu yaparsam başkaları ne der kaygısı. 

Peki bunu yapmazsanız ilerde kendinize diyeceklerinizi düşündünüz mü? 

KEŞKE! 

Hem düşünsenize bir, onlar da sizin gibi düşünüp neleri erteliyorlar kim bilir, belki sizi görüp cesaret kazanır onlar da. 

Cesaret kazansınlar ya da kazanmasınlar önemli değil, siz bunu kendiniz için yapacaksınız; ama ille de bunun için kaygılanıyorsanız gülüp geçmekten daha iyi bir yol öneremem size. 

Kendinize gülün, başkalarının sizin için dediklerine gülün, hayata gülün.

Ah hele kafanıza koyduğunuz sınırlar…

Amaçlarınız bile sınır…

Düşünceleriniz sınır…

Kavramlarınız sınır…

Neden illa ki bir kalıba sokma gereği duyarsınız ki?

Kafanızı düşüncelerle, yargılarla, kalıp ve sınırlarla meşgul etmeseniz göreceksiniz ki siz olduğunuzdan daha fazlasısınız. 

Zihninizi, kalbinizi, ruhunuzu bir kere bile olsa özgür bırakmayı deneyin.

Kendinizi serbest bırakın.

Başkalarını da serbest bırakın. Doğayı, hayvanları, dünyayı serbest bırakın.

En derininizdekini, arayıp da bulamadığınızı, gerçekten olduğunuz şeyi açığa çıkarın ki hep beraber dünyayı hak ettiği ve hak ettiğimiz hale beraberce getirelim.

20 Şubat 2021 Cumartesi

Soru İşareti

Soru işaretleri, bilinmeyenin dayanılmazlığı, soru işaretlerini takip etmek, soru işaretlerinin beni takip etmesi, karşılıklı bir kovalamaca, hayat ve sen…

Benim hayatımdaki en büyük soru işaretim sendin.

Ömrüm seni aramakla geçti.

Bulamadığım her an daha da merak ettim seni.

Neye benziyordun?

Seni bulunca ben neler hissedecektim?

Ben seni bulabilecek miydim?

Yoksa seni aramam gereksiz miydi?

Çünkü sen zaten bende miydin?

 

Ve bir gün, gözlerimin içindeki parıltıyı fark ettim,

Dayanılmaz bir ışıktı bu.

Bu ışığı her hücremde hissettim,

Benim olan her şeyde,

Sahip olduğum ve olmadığım her yerde.

Bu ışığın kaynağı sendin.

Bu ışık sendin.

Sen bu ışıktan fazlasıydın; çünkü ben olduğumu sandığım şeyin fazlasıydım.

 

Aslında ben kendimi arıyordum.

Her kendimi aradığımda seni buluyordum.

Seni buldukça gözlerimdeki ışık büyüyordu, kalbim ve ruhum da.

Ben sen oldukça soru işaretleri cazibesini kaybediyordu.

 

Bu sevgiydi, bu sonsuzluktu,

Bu bizdik, biz sonsuz sevgiydik.

 

Biz o soru işaretleriydik, cevap da yine bizdik.

13 Şubat 2021 Cumartesi

Menevişlenmiş Deniz

Hayat bizden bir şeyler götürdü deriz hep, oysa karakterimiz değişir sadece. Hayat bizden bir şeyler götürmez; aksine bize bir şeyler katar, kaybettiğimiz sandıklarımız da hep kazancımız olur, sonradan anlarız; tıpkı olsun diye onca uğraştığımız şeyin olmamasından duyduğumuz üzüntünün yerini sevince bırakması gibi, olmaması daha iyi olmuştur çünkü. Hayat bu, bir kapıyı kapatır, diğerini açar; sonradan görürüz o kapının kapanmasının bizim için daha iyi bir kapı açılmasından olduğunu.

Aslında kapıları kapayan da açan da bizleriz; ama bunun farkında değiliz. Gözlerimizi açıp etrafımızdaki fırsatlara bakmak varken, eskiye takılıp, sınırlarımızla kapatırız yeni şansları. Bunları kaçırdığımızı da fark edip bunlar için pişman oluruz bir de.

Hayatımız, pişmanlıklarımızın toplamı olur. Her seferinde ”Tamam, bu sefer farklı olacak, bu sefer gerçekten değiştim.”, deriz; ne yazık ki değişen bir şey yoktur.

Sadece kendimize olan güvenimizi ve zamanımızı kaybederiz. Bunlar da sahip olduğumuz en değerli şeylerdir üstelik. Kayıplar ve mutsuzluk yeni alışkanlıklarımız olur böylece. Hepimiz birer örümcek oluruz. Ama örümcekler kendi ağına yapışmaz. Bizim farkımızsa, kendi ördüğü ağa yapışan ve hareket edemeyen, kendi ağına saplanıp kalan örümcekler olmamız olur böylece. Bile bile örümcek oluruz.

Korona aşısı oldunuz mu, olacak mısınız bilmem; ama bilinçli ya da bilinçsiz olarak sürekli maruz kaldığımız bazı dozlar var. Kendi kendimize büyük dozda önyargı, geçmiş, gelecek ve ego zehri enjekte ediyoruz ya da bunlara dışarıdan maruz kalıyoruz. Halbuki toprak gibi olmamız lazım. Irvin D. Yalom’un dediği gibi, "Toprak ne kadar zengin olursa, orada bir şey yetiştirememen de o kadar affedilmez olur." Aynısı insanlar için de geçerli; insanların potansiyelleri, size duydukları güven, içlerindeki umut ve istekleri için...

Herkes sevilmek istiyor, dünya bunun üzerine kurulu. Şarkılar bunun için söyleniyor, kitaplar bunun için yazılıyor, bunun için para kazanılıyor. Her şeyin amacı biraz daha sevilebilmek…

Izdırabın sebebi sevgi eksikliğinden… Aslında kendimize yeteri kadar değer vermeyişimizden… Başkalarını ve onların fikirlerini önemsediğimiz kadar önemsemiyoruz kendimizi. Sevgi eksikliği hissedişimizin asıl sebebi bu, kendimizi sevmememiz, sevgiyi hep dışarda aramamız…

Güneşli bir günde çektiğim bir deniz fotoğrafına bakıyorum şu anda. Güneş ışınları denizin üzerinde menevişlenmiş, deniz ışıl ışıl. “Aslında tüm cevaplar her an, her yerde.” diye düşünmeme sebep oluyor bu fotoğraf. “Bir gizem yok, saklanmış bir yanıt yok, her şey apaçık.” diyerek bu fotoğraftaki güneş ışınlarının beni şimdi ısıtmasına izin veriyorum. Güneş beni ısıttıkça fark ediyorum ve içimden cümleler akıyor: “Biz bu ışıklarız aynı zamanda, ışığın vurduğu deniziz, ışığı yapan Güneş’iz, fotoğrafı çekeniz, fotoğrafa bakanız, sahilde yürüyen insanlarız, denizin üstünde uçan kuşuz, masmavi gökyüzüyüz, ayrı değil aynıyız, tek değiliz hepimiziz.”

5 Şubat 2021 Cuma

Böyle Gelmiş Böyle Gitmez

Din, dil, ırk, cinsiyet, statü, sınırlar, paradan ve vücudumuzdan ibaret değiliz; biz insanlar olarak bunlar değiliz, hepimiz bundan daha fazlasıyız. Bir an önce bunun farkına varıp birbirimize hayatı yaşanmaz kılmaktan vazgeçmeliyiz. Özümüz, kalbimiz, ruhumuz görüntümüzden daha fazlası; kendimizi beden yanılgısının tuzağından kurtarmalıyız.

Bu dünyada kendiniz gibi düşünmeyen insanları yok sayamazsınız, biz ve onlar diye dışladıklarınıza zulmedemezsiniz. Kimse sizin gibi düşünmek zorunda değil. Kimse sizin gibi yaşamak zorunda değil.

“Böyle gelmiş, böyle gidecek.” diye düşünmek gibi yanlış bir algınız varsa silin onu kafanızdan. Eskilerin önyargılarını, kirini ve pasını zihninizde tutmak zorunda değilsiniz, daha kabullenici ve saygı duyan düşünceleri seçebilirsiniz.

Anlamıyor olabilirsiniz, algılamakta sorun yaşıyor olabilirsiniz; ama sırf siz anlamıyorsunuz diye kimse sizin düşündüğünüz gibi yaşamak zorunda değil! Herkesi farklılıklarıyla kabul etmek zorundasınız! Hem de bütün canlıları. Bu dünya sadece insanların, erkeklerin, zenginlerin, siyasetçilerin dünyası değil! Bu dünya kadınların, çocukların, öğrencilerin, herhangi bir dine inananların, herhangi bir dine inanmayanların, her ülkenin, her çiçeğin, her ağacın, keçinin, ineğin, koyunun, kuşun, senin, benim dünyam! Ve benim dünyamda zulme, eşitsizliğe, adaletsizliğe, dışlamaya, hor görmeye, nefret söylemlerine, hedef göstermeye, ayrımcılığa, baskıya yer yok! Kabul etseniz de, etmeseniz de bu dünya hepimizin ve hepimizin olmaya devam edecek!

Öncelikle dilinizi cinsiyetçi söylemlerinizden bir an önce arındırın! Kadınları savunurken dahi kadınlar üzerinden ettiğiniz küfürler, hor görüp hakaret olarak isimlerini kullandığınız hayvanlar, trafikte küçümsediğiniz kadınlar, parası veya statüsüne bakıp ezmeye çalıştığınız insanlar sizden daha aşağıda değil; ama onlarla eşit de değilsiniz; çünkü bu tavırlarla siz daha aşağılık bir hale geliyorsunuz. Lütfen egonuzdan sıyrılın, size şu ana kadar öğretilenleri en başından itibaren sorgulamaya başlayın. Kutsal olan tek şey yaşam, gerisi sadece bakış açısı!

İnsanlara yapılan her türlü zulüm ve şiddetin son yıllarda artmasını sadece seyredenler veya "Aman bana bir şey olmasın." mantığıyla bunlardan haberi yokmuş gibi davranan ya da kendi çıkarına gömülmekten haberi ve bilgiyi sadece tek bir kaynaktan alıp başka kaynaklara bakmaya cesaret dahi edemediğinden gerçeklerden haberi olmayanlar, tepki göstermeyenler, seslerini çıkarmayanlar, kendi çıkarları uğruna sessizliğe gömülenler, siz de en az o zalimce eylemleri yapanlar kadar suçlusunuz ve aynı zihniyete, aynı gözlere sahipsiniz! Mesela bugün sesinizi çıkarmadığınız bir kadın cinayeti, yarın sizin bir akrabanızın başına gelebilir!

 

Bütün erkeklerin tek adam olmak istedikleri şiddet dolu bu dünyada, bütün erkek egemen toplumlarda, değişimi yine bizler, dünyaya ve yaşama saygı duyanlar sağlayacağız!

Şiddetinizden de, iyi halinizden de, takım elbisenizden de, geleneklerinizden de, zihniyetinizden de, nefretinizden de bıktık!

 

İnsan güçlüdür. İnsanlar birlikte daha güçlüdür. Doğaya ve farklılıklara saygı duyarak yaşayan insanlar en güçlüdür. Bakın doğaya, nasıl hazırlandı ilk bahara yapraklarını döken ağaç, nasıl kurtuldu eskiden, nasıl yeniliyor şimdi kendini görmüyor musunuz? Sen de yenile kendini, ağacın yapraklarını döktüğü gibi kurtul dar bakış açından, herkesi olduğu gibi kabul et, kendini ve dünyayı sınırlı bakış açından kurtar, kendini başka canlardan üstün görme, egonu aş, başkalarının duygularını ve hayatını düşünüp harekete geç. Hadi kendini de, bizi de özgürleştir! Hadi, bir de böyle dene! Kimse sana nereye bakacağını söyleyemez, hadi kaldır kafanı yukarı!