25 Nisan 2021 Pazar

Nasıl Bilge İnsan Olunur?

Hayat o kadar güzel ki…

Okyanuslar, ormanlar, dağlar, denizler o kadar güzel ki...
Hayvanlar, gökyüzü, toprak o kadar güzel ki...
Hayal kurmak, sadece kendini düşünmemek, üretmek, dolu dolu yaşamak, bazen yan gelip yatmak (ama bazen), yıldızlara bakmak, yardım etmek, karşılıksız vermek, sadece kendinin değil herkesin faydasına olacak şekilde hareket etmek, araştırmak, öğrenmek, bilmek o kadar güzel ki...
Ama en güzeli bildiklerini uygulayabilmek.
Mesela ben doğru olanın sadece kendime değil başkalarına da faydalı olacak şekilde hareket etmem gerektiğini bilip, bunu bilmeme rağmen sadece kendi çıkarıma uygun hareket edersem kendimle çelişirim.
Şekerin ve içinde şeker olan şeylerin insanın DNA yapısını bile bozacak kadar zararlı olduğunu bilip onu yemeye devam edersem, yine bildiklerimi uygulayamamış olurum.
Bir şeyi bilince, ona sahip olmuyoruz.
Bir şeyi bilip, onu bilmemize rağmen uygulamayınca o şey bize sahip oluyor, o şeyi uygulamaktan kaçınmanın sonuçları ve o sonuçların bize hissettirdikleri yüzünden.
Mesela ben haksızlığa uğrayan birinin yanında durmam gerektiğini biliyorum; buna rağmen o kişinin yanında durmazsam olayın benle alakası olmamasına rağmen kendime saygımda ve güvenimde azalma olur, pişmanlık duyarım, an'da kalamam, geleceğimin bazı anları bu huzursuzlukla ziyan olur.
Mesela ben şekerli ve asitli şeyler yememem ve içmemem gerektiğini biliyorum, onlar zaten besin değil; bunu bilmeme rağmen onları yersem yine kendime saygımda ve güvenimde azalma olur, pişmanlık duyarım, an'da kalamam, geleceğimin bazı anları bu huzursuzlukla ziyan olur, vicdan azabı çekerim.
Bilmek ayrı, bildiğini uygulamak ayrı.
Bir şeyi bilmek seni o şeye sahip bir insan yapmaz.
Mesela sen doğru olanın dürüstlük olduğunu biliyorsun diye bu seni dürüst yapmaz.
Doğru olanın dürüstlük olduğunu bilip de, bir insanla bir problemin olduğunda, bunu probleminin olduğu insanla konuşmak yerine o insanın arkasından başkasıyla konuşman seni dürüst yapmaz, dedikoducu yapar, problemini de çözemezsin.
Bir şeyi bilmek seni o şeye sahip bir insan yapmaz.

Bir balon düşün yarısına kadar şişmiş,

Gergin değil, dolu değil.

Ya havası inecek ve buruş buruş kalacak ya da iyice şişip gerginlikten patlayacak.
Ama o yarısına kadar dolu olmayı seçmiş, sönmemek ve patlamamak için.

Ben yarısına kadar dolu bir balonum. Benim hakkımda iyi/kötü konuştukların, beni ne şişiriyor ne de söndürüyor.

Çelişkilerimizle, arayışlarımızla, farklılıklarımızla; ama en fazla saygı ve hayallerimizle hayatta hep birlikte olmaya devam edeceğiz. 

Ben en çok kendini seven, kendine saygı duyan, kendine değer veren insanı severim; çünkü bunları kendine yapmıyorsa bana da yapmaz; o yüzden kendinizi sevin, kendinize saygı duyun ve kendinize değer verin.

Havası sönmüş veya gerginlikten patlamış balonlar olmamak için bu çok bilme evresini artık geçelim.

Bilmek yetmez, uygulama gerekir.
Çünkü ancak bildiğini uyguladığında sen o erdeme sahip bilge bir insan olursun.

19 Nisan 2021 Pazartesi

Öylesine mi Yaşıyoruz?

Öylesine kalktım yataktan

Amaçsız.

Öylesine gittim zihnimde uzaklara

Plansız.

Öylesine bir şiir yazayım dedim

Uyaksız.

Anlayacağın

Öylesine bir günde

Öylesine yazıyorum bu şiiri.

Bugün öylesine bir gün ki

Öylesine hayaller kuruyorum

Renkleri bir beyaz bir mavi.

En sonunda açık mavi

”Hayat öylesine yaşanır mı?” diyerek öylesine düşündürüyor beni.

Öylesine hayat doluyorum ki sonra.

Öylesine taşıyor içimden sevgi.

Öylesine mutluyum ki bugün

Herkese öylesine yaymak istiyorum bu renkleri.

Şimdi de yazmayı bırakmak istiyorum,

Öylesine bırakmak istiyorum kalemi elimden.

Sana öylesine anlattığım maviyle beyazı birleştirip

Öylesine açık mavi olmak istiyorum.

Öylesine bıraktım kalemi elimden.

 

Korona virüs sayesinde öylesine yaşar olduk, tabii sadece onun sayesinde değil; ekonomi, işsizlik, açlık, intiharlar, kadın cinayetleri, toplumsal adaletsizlik… Her şeye rağmen, umudu sürekli canlı tutmaya yarayan ve her an umut pompalayan bir zamandayız, bahar aylarındayız. Baharda yaşayıp da umutla dolmamak mümkün mü?

 

"İlkbaharda usul usul yürü, doğa ana hamiledir."

İnsanın kalbini okuduğu anda ısıtan bir cümle, bu zarif düşünce içimi umutla dolduruyor.

Ve biliyorum ki şu anda da dünya hamile, yepyeni şeyler doğacak tüm bu gebeliğin sonunda.

Bu salgından bütün dünyalılar olarak değişerek çıkacağız, çıkmalıyız; çünkü asıl dram bu salgından değişmeden çıkmak olur.

Gerçi diğer dünyalıların değişmesine gerek yok; çünkü asıl sıkıntı insanlıkta, kendini diğer dünyalılara zulmedecek kadar yüksek gören insanda.

Ne olursa olsun ben şu anda hepimizi dünyanın karnındaki yeni oluşmaya başlayan bebekler gibi görüyorum, doğumun sonuna kadar düşükler de olacak ve sağlıklı doğumlar da.

Bize düşen bu gebelik sürecinde kendimizden yepyeni ve doğaya saygılı yeni bir kişi doğurmak. 

 

Eh, planlar da değişti haliyle. Denize gireceğim ilk günün planlarını yapardım mart gelir gelmez, şimdi tek planım ailemle beraber hayatta kalmak. Ama yine bu hayal etmeme engel değil: Ayağım kumda, vücudum suyun içinde, rüzgâr bedenimde ve güneş tenimdeyken gölgeme bakıyorum, kendimi hepsinin içinde eriyip her şeyle bir olmuş hissediyorum ve "Sırada ne var?" diye soruyor zihnim içimdeki dinleyene. Cevap hazır: Tüm bu soruları susturup, içimdeki soru sorduğum o dinleyen, o gözlemci, beni sabırla bekleyen o ben olmak var sırada; bunun için çabalamak, bunun için yaşamak...

Kendimiz olma yolunda bahar gibi, doğa gibi, kar yağışındaki o dinginlik ve huzur gibi bir zihin ve kalp diliyorum hepimize; çünkü sadece baharın bize yaşattığı mutluluk için bile umutsuzluğa, vazgeçmeye, pes etmeye hakkımız yok.


8 Nisan 2021 Perşembe

Birin Kalabalıklığı

 Kimilerine göre her şey siyah beyazdır.

Ya hep ya hiçtir onlar için.

Ya varsındır ya yoksundur.

Ordasındır ya da değilsindir.

Belirsizliğe yer yoktur onların hayatlarında.

Denemek diye bir şey yoktur.

Olmak ya da olmamaktır.

An’da olmaktır.

Geçmiş ve gelecek yoktur onlar için.

Öncesini ve sonrasını düşünmezler.

İniş ve çıkışları da öyledir onların.

Kötüyse, en kötüdür.

Daha kötüsü yaşanamaz.

Diptedirler.

İyiyse, en iyidir.

Daha iyisi olunamaz;

Çünkü Nietzsche haklıydı, "En derin denizlerden doğar en yüce dağlar."

Havada değildir hiçbir şey onlar için.

Sindirirler her şeyi.

Sonuna kadar yaşarlar.

Diğer basamağa ondan sonra çıkarlar.

Temelleri sağlam atarlar.

İkişer ikişer çıkmazlar,

Atladıkları merdivenle ilerde yeniden karşılaşmamak için.

Her şeyle zamanında yüzleşirler,

Ertelemeden,

Keyifle,

Adeta dans edercesine,

Bulundukları durum ne kadar riskli olursa olsun…

Ve durup mutlu olurlar ne kadar yükseldiklerini görmek için.

Ama hayat durmaz.

Devam ederler yükselmeye.

Arkalarından gelenler de vardır,

Az da olsa.

Sayının azlığı yıldırmaz onları, yardım ederler.

Onlar yardım ettikçe arkadan gelenlerin sayısı artar.

Artar…

Bazıları kararsızdır.

Emin değillerdir;

Çünkü bazıları için hayat ana renklerin olmadığı, zayıf renklerin oluşturduğu bir alaşımdır.

Mutluluk bile kendi içinde oluşabilen bir renk değildir.

Mutlaka kendine sevilmek olarak yansıyan güçlü bir ışık arar.

Kafası karışmıştır.

Kafasını kaldırır yukarı bakar;

Çünkü o daha yükselmemiştir.

Aradığı ışık ordadır,

Yukarıda…

Ve onu beklemektedir.

Hemen yükselmeye başlar o da,

Hiç vakit kaybetmeden,

Geride kalanların da dikkatini çekerek…

O da yükselmiştir artık.

Bir cambaz gibidir, hayatla dans eder.

Geride kalanların dikkatini çekecek kadar mutludur.

Bazen yalnız kalır.

Bulunduğu yerden durup düşünür.

Ama pes etmez ve devam eder tırmanmaya…

Az kalmıştır,

Çok az.

Tek başına olsa bile

Umutla ve sebatla devam eder…

Sona ulaştıktan sonra bir an bile umutsuzluğa düşmemesinin mükafatını görür.

Artık yalnız değildir.

Gözlerini kapatıp arkadakilerle aynı noktada olduklarını hayal etmesine gerek yoktur artık;

Çünkü

Hayali yavaş yavaş gerçek olmaya başlar.

Yukarı çıktıkça ışık artmaktadır.

Böylece gelenlerin sayısı da artar.

Hayaller gerçek olmuştur.

Aynı noktadadırlar.

Hep birlikte, "bir" olarak gelmişlerdir o noktaya.

Bir’ken bütünü oluşturmuşlardır.

Ben’ken, Sen’ken, Biz olmuşlardır.

Bir olmuşlardır,

Çok kalabalık olan “Bir”.