31 Ocak 2020 Cuma

Umut Her Zaman Var

Hey!
Omuzların düşmüş,
Başın önde,
Adımların kararsız,
Sesin zayıf.
Haydi dikleştir omuzlarını,
Kaldır başını,
Kendinden emin at adımlarını,
Güçlü çıksın sesin.
Sahip çık yaşamının her anına.

Boğma kendini,
Rahat bırak.
Güneş ışıklarının bulutlara ve denize karıştığı gibi,
Karış hayata,
Aydınlat içini ve içindeki yanan güneşle etrafını,
Şimdinin içinde.

Dalgalara bak
Rüzgâra nasıl da bırakmış kendini;
Sen de planlarını yap ve
Akışa bırak.
Dalgalar gibi ol;
Ne zaman geri çekileceğini,
Ne zaman tüm gücünle ileri gideceğini,
Ne zaman duracağını bil
Ve dans et çocuklar gibi güneşe karşı dalgaların sesiyle.

Hep izle, hep farkında, hep anda ol.

Bırak başkalarını,
Unuttun mu? Başkaları da sendin hani?

Güneş'e bak ve dans et
nefesinin sesiyle bile..
Damarlarında akan kan ritm tutsun şarkına.
Şarkının sözleri hep sevgiden, şefkatten, evrenden ve "biz"den bahsetsin.
Tüyleri diken diken olsun duyanların,
onların da içlerindeki ateş tutuşsun.

Karanlık; korkak, sinsi, eski, cahil...

Sen korkma.
Korkacak hiçbir şey yok.
Güneş doğdukça ve ateşimiz yandıkça
Umut her zaman var...

17 Ocak 2020 Cuma

1 Kişi Aslında Kaç Kişidir?

1 kişiyi bile kaybetmek istemiyorsun;
Çünkü aslında 1 kişi gibi görünse de,
Eşi, akrabası, komşusu, dostu, tanıdıkları derken onun 1’den çok kişi olduğunu biliyorsun
Ve kaybetmeyi hiç sevmiyorsun.
1 kişi bile olsa kazanmak istiyorsun;
Çünkü aslında 1 kişi gibi görünse de,
Onun ne kadar kalabalık olabileceğini biliyorsun
Ve kazanmayı çok seviyorsun.
Bazı insanlar için hiç umut olmadığını, bazı insanların hiçbir zaman değişmeyeceğini 
Canını acıta acıta, kalbini kıra kıra hayat öğretmedi mi sana?
Peki sen hiç umut olmayan ve değişmiş gibi yapıp aslında hiç değişmeyecek olan o 1 kişi için kaç kişi kaybediyorsun?
Hiç düşündün mü 
1 kişiyi kazanayım derken, kaç kişiyi kaybediyorsun?
İletişimi tek taraflı bırakmadan karşılıklı hale getirmek, gerçekleştiremeyeceğin sözler söylememek, insanlara zaman ayırmak, karşındakini anlamaya çalışmak, gönül almak, kırgın kalpleri onarmaya çalışmak, az da olsa umut olmak bu kadar mı zor?
Söylesene bana, 1 kişi aslında kaç kişidir?
Peki sen aslında kaç kişisin?
Çoğalıyor musun, yoksa azalıyor musun?
1 kişi mi kazanıyorsun, yoksa 1 kişi mi kaybediyorsun?
Farkında mısın bilmem ama
Tüm bu 1 kişilik kalabalıklar arasında
En önemli kişiyi kaybediyorsun:
Kendini.

15 Ocak 2020 Çarşamba

Bazıları

Beni görünce yaptıkları hataları görüyorlar.
Beni görünce yapmaları gerekirken yapmadıkları şeyleri görüyorlar.
Beni görünce sessiz kalışlarını ve yaşadıklarımı sadece izlemelerini görüyorlar.
Beni görünce yanımda olmaları gerekirken beni yalnız bırakmalarını görüyorlar.
Beni görünce dik duruşumu ve kendi boyun eğişlerini görüyorlar.
Beni görünce kendilerinin güvenilmez oluşunu yıllardır tecrübe ederek bilen birini görüyorlar.
Beni görünce kızgın, üzgün, mutsuz, yalnız olduğum zamanlarda kendilerinin rahat, umursamaz, mutlu ve gruplaşmış olmalarını görüyorlar.
Beni görünce söyledikleri yalanları ve kendi çıkarları için insanları nasıl kolayca harcadıklarını bilen birini görüyorlar.
Beni görünce kendilerinin taktığı her maskeyi ezberlemiş ve kendilerinin gerçek yüzünü tanıyan birini görüyorlar.
Beni görünce bencilliklerini, empatiden yoksunluklarını ve yapmacıklıklarını görüyorlar.
Beni görünce başkalarını rahatça kandıramayacaklarını; çünkü onların gerçek niyetlerini bilen birini görüyorlar.
Beni görünce -yaptıkları ve yapmadıkları onca şeye rağmen- sanki kendileri mağdurmuş gibi kendilerinin göstermedikleri ilgiyi ve özeni benden bekleyecek kadar da kibirliler üstelik.
Belki de değiştiler, beni görünce pişmanlıklarını görüyorlar, vicdanları canlanıyor.
Ben onların aynasıyım, aslında bende sevmedikleri kendileri.
Onların yalanlarına ve türlü oyunlarına karşı benim eğilip bükülmeyen gerçeklerim var.
Onların tuzaklarına ve art niyetine karşılık benim iyi niyetim ve hiç bitmeyen umudum var.
Artık şunu çok net öğrendim ve çok zor kabullendim: Bazı insanlar için hiç umut yok.
O yüzden geçmişte bana bilerek, isteyerek, farkında olarak zarar veren herkesi affediyorum.
Onların yaptıkları ve bu kadar kötü insanlar oluşlarıyla ilgili harcadığım enerji için ve onlara üzülmekle geçen vaktimle ilgili kendimi de affediyorum.
Kalbimi hiç karartmadım, her şeyde bir hayır ve iyilik aradım.
Yaşadığım bütün olaylardan ders çıkardım.
Ufacık bir umut kırıntısı bile yetti benim için, bir adım atılsa yetti, ben o adıma koşa koşa gittim.
Bu yüzden artık hepimizin yeni bir yola ihtiyacı var, sevgi dolu ve birleştirici bir yol.
Bu yolda yol göstericiler bizler olacağız; birbirimizi dengeleyecek, destekleyecek, güçlü duracak, huzurlu ve uyum içinde olacak, el ele yürüyecek ve kuvvetli duracağız.
Kırgınlıkları, küskünlükleri, geçmişi ve geleceği bir kenara alıp, şimdiyi güzelleştirmek için ne yapabileceğimize bakacağız.
Dünyayı daha güzel bir yer yapmaya kendimizden başlayacağız
Ve bunun adı
AFFEDEREK YAŞAMAK!

11 Ocak 2020 Cumartesi

Sibel Ünil'in Ardından

Huzursuzluk, stres, kaygı, endişe, ayrımcılık, haksızlık, geçim sıkıntısı ve eşitsizlikle mücadele eden binlerce öğrenci kardeşimiz ve onların aileleri geçen hafta ÖSYM'nin 2010-2015 yılları arasındaki düzenlediği tüm sınavlardaki soruların sızdırıldığı haberini hazmedememişken, işsiz onca üniversite mezunumuz geleceği için kaygı duyarken, fakir ve zengin arasındaki uçurum iyice açılıp orta sınıftan eser kalmamışken, 2019'da borçları yüzünden intihar eden ailelerin üzüntüsünü üzerimizden atamamışken; Sibel Ünli, 2020'nin başında, son olmasını umduğumuz bir acı yaşattı hepimize.
Bu olay vicdanımıza ağır bir yük oldu ve kendimizi sorguladık, parçası olduğumuz toplumu ve içinde yaşadığımız sistemi eleştirdik -tıpkı diğer intihar vakalarını duyduğumuz zamanki gibi (!)
Arkadaşları tarafından yaşadığı topluma ve doğaya karşı duyarlı, birçok projede gönüllü, sokak hayvanları için çabalayan, bilgi birikimi yüksek, çok okuyan ve neşeli olarak tarif edilen Sibel Ünli, yüzme bilmemesine rağmen kendisini neden denize atıp hayatını sonlandırdı?
Kedisi Ari'yi kaybettiği için mi?
Yemekhane kartında 1.45 TL kaldığı için mi? İş bulamadığı için mi?
Majör depresyon hastası olduğu için mi?
Sosyal medyada insanların fiziksel görünüşüne bakıp kendisine alaycı mesajlar atmaları yüzünden mi?
Bunların bir tanesi bile başlı başına büyük birer sorun değil mi? 
Etrafınızda kaç kişi bu halde, hiç düşündünüz mü? 
Hayatınızdaki insanların gerçekten nasıl olduğunu önemseyip mi soruyor musunuz “Nasılsın?” sorusunu? 
Gerçekten hiç umursuyor musunuz çevrenizdeki insanları, hayvanları, yaşadığınız toplumu, ülkeyi, gezegenimizi? 
İntihar eden birinin arkasından vicdansızca yorumlar yapmakla ilgili duygularınız ne?
Hiç düşündünüz mü, bu son intihar olacak mı?
İntiharlar ülkesi olduk, farkında mısınız?