11 Ocak 2020 Cumartesi

Sibel Ünil'in Ardından

Huzursuzluk, stres, kaygı, endişe, ayrımcılık, haksızlık, geçim sıkıntısı ve eşitsizlikle mücadele eden binlerce öğrenci kardeşimiz ve onların aileleri geçen hafta ÖSYM'nin 2010-2015 yılları arasındaki düzenlediği tüm sınavlardaki soruların sızdırıldığı haberini hazmedememişken, işsiz onca üniversite mezunumuz geleceği için kaygı duyarken, fakir ve zengin arasındaki uçurum iyice açılıp orta sınıftan eser kalmamışken, 2019'da borçları yüzünden intihar eden ailelerin üzüntüsünü üzerimizden atamamışken; Sibel Ünli, 2020'nin başında, son olmasını umduğumuz bir acı yaşattı hepimize.
Bu olay vicdanımıza ağır bir yük oldu ve kendimizi sorguladık, parçası olduğumuz toplumu ve içinde yaşadığımız sistemi eleştirdik -tıpkı diğer intihar vakalarını duyduğumuz zamanki gibi (!)
Arkadaşları tarafından yaşadığı topluma ve doğaya karşı duyarlı, birçok projede gönüllü, sokak hayvanları için çabalayan, bilgi birikimi yüksek, çok okuyan ve neşeli olarak tarif edilen Sibel Ünli, yüzme bilmemesine rağmen kendisini neden denize atıp hayatını sonlandırdı?
Kedisi Ari'yi kaybettiği için mi?
Yemekhane kartında 1.45 TL kaldığı için mi? İş bulamadığı için mi?
Majör depresyon hastası olduğu için mi?
Sosyal medyada insanların fiziksel görünüşüne bakıp kendisine alaycı mesajlar atmaları yüzünden mi?
Bunların bir tanesi bile başlı başına büyük birer sorun değil mi? 
Etrafınızda kaç kişi bu halde, hiç düşündünüz mü? 
Hayatınızdaki insanların gerçekten nasıl olduğunu önemseyip mi soruyor musunuz “Nasılsın?” sorusunu? 
Gerçekten hiç umursuyor musunuz çevrenizdeki insanları, hayvanları, yaşadığınız toplumu, ülkeyi, gezegenimizi? 
İntihar eden birinin arkasından vicdansızca yorumlar yapmakla ilgili duygularınız ne?
Hiç düşündünüz mü, bu son intihar olacak mı?
İntiharlar ülkesi olduk, farkında mısınız?

Hiç yorum yok: