31 Ağustos 2020 Pazartesi

Dünya Barış Günü

Barışmaya önce kendimizle başlayalım. Hiçbirimiz mükemmel değiliz, olmayacağız da, hepimiz hata yapıyoruz ve yapacağız, bu yüzden kendimizi affetmeden huzurlu yaşamamız ve insanlara huzur vermemiz çok zor.

Sonra ailemizle, geçmişimizle, geleceğimizle, şimdimizle barışalım.

Herkese her fırsatta Atamızın en vizyoner ve huzur veren cümlelerinden birini hatırlatalım: “Yurtta barış, dünyada barış.”

Ve sonra hep beraber hayal edelim; ırk, din, dil, cinsiyet, tür, renk, etnik köken, mülkiyet ayrımı, siyasi görüş ayırt etmeksizin herkesin eşit ve özgür yaşadığı barış, huzur, mutluluk dolu bir geleceği… Bu gelecek umuduyla 1 Eylül Dünya Barış Günü kutlu olsun.



29 Ağustos 2020 Cumartesi

Bayramımız Kutlu Olsun !

Bazen insanlar senin kalpten ve bütün hücrelerinle hissederek bağlı olduğun bir şeyi bir problem, bir düğüm olarak görürler.

Ellerinden geleni yaparlar, mücadele ederler; ama onlar çırpındıkça o düğüm kördüğüm olur ve sürekli büyür.

Kimsenin çözmeye, açmaya gücü yetemez.

Hiçbir kişi insanlara böylesine umut, güç, lider olmadı ve milletine böylesine sevgi, fedakarlık, güven ve umutla bağlanmadı.

Hiçbir millet liderine her saniye artan bir saygı, minnet, aşk, gurur, güven, umut, özlem, sevgiyle bağlanmadı.

O düğümün bir ucu sensin, diğer ucu biz, birbirimize düğümlendik, kördüğüm olduk, bir olduk, kimse ayıramaz her an daha güçlenen bu bağı.

Sana sevgimi ne kadar anlatmaya çalışsam da hep yeterli olmamış gibi geliyor.

Özgürlüğümüz için, özellikle bir kadın olarak haklarım için, bu güzel vatan için, bizleri bu kadar sevdiğin için çok teşekkür ederim; umarım bir gün bizler de yaptıklarımızla ve eyleme geçirdiklerimizle sana gerçekten layık oluruz.

Bayramımız kutlu, bayramımız sonsuz!...




14 Ağustos 2020 Cuma

Maske Takmayan Kötülük

 

Maske takmamak sadece takmayan kişiyi etkilemediği için büyük sorumluluk; doktorlar mart ayından beri bu sebeple bas bas bağırıyor maske takın diye. Bizden onları alkışlamamızı istemiyorlar, maske takmamızı ve işlerini kolaylaştırmamızı istiyorlar.

 

Çoğu kişi herhangi bir belirti göstermeden korona taşıyıcısı olabiliyor. Pozitif bir kişinin dokunduğu yere dokunup elimizi dalgınlıkla yüzümüze götürmek bile, o bir anlık dalgınlık dahi, virüsün bulaşmasına yetiyor.

 

Şimdi korona pozitif birisinin bir kamu kurumunda çalıştığını düşünelim. Tuvaletler ortak, çay ocağı ortak, bir sürü yer ortak, ortam kalabalık, bulunduğu yer açık hava değil ve kapalı alan, en riskli yerler kapalı alanlar. Girişteki güvenlikten, servisi beraber kullandığı diğer çalışanlar ve onların aileleri, çocukları, hastaları, anneleri, babaları dahil apartmanda beraber yaşadığı komşularına kadar, yaşadığı toplumda herkese karşı sorumluluğu maske takmak.

 

Bizden yeni bir şey icat etmemiz, koronaya çözüm bulmamız, klasik deyişle atomu parçalamamız beklenmiyor; sadece hepimizin maske takması isteniyor. Doktorların şu anda ülke genelinde istifa etmelerinin sebebi de insanların bu tutumları. Aylardır aile hayatları kalmadı, virüsü evlerine taşıdılar ve yakınlarını kaybettiler, ne maaşları iyileştirildi, ne önlemler alındı, üzerine bir de dayak yediler; halbuki tek istedikleri maske takmamızdı.

 

Sadece maske takacaktık. Sadece maske takacaktık. Sadece maske takacaktık. Hatta artık iş gereği kapalı mekanda uzun süre kalmanız gerekiyorsa 2 kat maske ve siperlik takın diyorlar, şimdi ben bunu diyen doktora nasıl diyeyim ki bir maske bile takmaktan aciz insanlar var diye?

 

Korona pozitifi ağır atlatan insanların magnezyum, D vitamini, B12 üçlüsüyle iyileşeceğini veya koronayı önleyeceğini düşünen zihniyete, ölen doktorların bundan haberi nasıl olmamış diye sorulduğunda kendisine saldırdığınızı düşünmesi, onun maske takmasıyla ilgili sizin hatalı olduğunuzu gösterir; çünkü beklentiyi çok yüksek tutmuşsunuz demektir. Marttan beri doktorların yaşadıkları, ölenler, koronayı atlatsa da vücudunda tahribat olanlara gidip sorsak neden magnezyum, D vitamini, B12 üçlüsünü kullanmadınız diye, o zihniyetteki insanların maske takmasını istemekten daha kolay olur.

 

Maske takmamak sadece cehaletle alakalı değil, resmen saf kötülük. Potansiyel katillik, cinayete veya kasten zarar vermeye teşebbüs. Saf bencillik, kendinden başka hiç kimseyi düşünmeyen yoğun bir bencillik. Maske takmayan insana nasıl saygı duyalım?

 

Tamam, eleştirilecek birçok şey olabilir koronayla savaşta alınan tedbirlerle ilgili, o konuya girmiyorum. Ama madem bireylerin üzerine atıldı bu konu, hiç mi çabalamayacağız? Maske takmaktan bile aciz insanlardan nasıl bir konuda sorumluluk almasını bekleyeceksiniz, eğer atlatabilirsek, korona günlerini atlattıktan sonra? Bu çok basit maske takma sorumluluğunu yerine getirmeyen ve maske takma tedbirini uygulamayanlarla ilgili neler düşüneceğiz? Aramızdalar, çok yakınımızdalar, içimizdeler, her yerdeler… Lütfen benim bu kötü insanları anlamama yardım edin ve lütfen söyleyin, n’apacağız? Gerçekten n’apacağız? Bu insanlarla nasıl yaşayacağız ve hayatta sağlıklı bir şekilde kalacağız?

9 Ağustos 2020 Pazar

Garip İnsanlar ve Gölgeleri

Çoğu zaman çoğu insan çöpleri karıştıran insanları görmüyor, gözlerinde ve algılarında görünmez kişiler onlar. 

Fantastik bir filmde olsak bu süper güç olarak harika bir yetenek olurdu; ama bu gerçek,
Bu insanların acımasızlığı, hayatın acımasız gerçeği.
Halbuki orada bir mücadele var, yaşama kaygısı var, açlığın ve çaresizliğin en dibi var, 

Yalnızlık var ve bu yalnızlık bizim tatminsiz hayatlarımızda kendi seçtiğimiz gibi bir yalnızlık değil;

Kimsesizlik, ciddi anlamda hiç kimsesi olmama durumu.

Ben çok utanıyorum çöpleri karıştıran insanlarla karşılaşınca, 

Utana sıkıla gülümseyip selam veriyorum eğer o da bana bakarsa, 

Bir türlü içim almıyor, bir türlü kabullenemiyorum, 

Kadın, erkek, çocuk, yaşlı... 

Özellikle yaşlıları o halde görünce içimde müthiş bir fırtına kopuyor, 

Bir volkan patlaması, bir tsunami... 

Az zamanı kalmış, hasta, kimsesiz...

Acaba hiç mutlu oldu mu?

Acaba bu kadar yalnızken neler düşünüyor?

Yatacak yeri var mı?

En son ne zaman temiz ve güvenli bir yerde uyudu?

En son ne zaman biri tarafından mutlu edildi ve sevildi?

En son en zaman çöpten bulmadığı ve tertemiz bir yemeği sıcak sıcak yedi?

Peki nasıl bu hale geldi? 

Bir sürü soru, sordukça kalbimi paramparça eden bir sürü soru...
Güzelim dünyayı ve muhteşem hayatı garipleştiren insanlar, 

Bu dünyada yaşamak için bedel ödeyen tek canlı olan garip insanlar, 

Garip sistemler, garip yönetimler, garip yönetilenler, 

Garip bir yönetilme isteği, garip bir vicdan, garip kişilikler...
Ah gidi garip dünya, gariplik sende değil ki, gölgeleri bile farklı bu gariplerin.

Yalnız herkesin gölgesi yeterince iyi değil.

Kimininki kış ayındaki dondurucu bir gölge gibi, kimininki de ılık bir ilkbahar gününde tadını çıkarabileceğin bir gölge.

Kiminin gölgesi bahçeli ve çok büyük, kiminin gölgesinin balkonu bile yok.

Kiminin gölgesi yedi sülalesine yetecek kadar besin ihtiyacını karşılayabilir, kiminin gölgesi ancak ertesi güne kadar dayanabilir.

Kiminin ülkesindeki gölge yeterli, kiminin ülkesi olmadığı için gölgesi bile yok.

Herkesin gölgesi kendine diye diye bencilce tercihlerimiz yüzünden bu hale gelsek de hala konuya uyanamayanlarımız ve ısrarla kafasını başka tarafa çevirenler var- sanki o tarafa bakmayınca yaşanan dramlar gerçekleşmiyormuş gibi.

İyi şeylerin gerçekleşmesini umuyorsun; çünkü her şey değişti ve değişmeye devam edecek.

Geçmişin, geleceğin ve şimdin seni iyi tanıyor; sen daha kendini tanımaya başlamadın bile.

Tanıklık ettiklerinin büyüklüğünün farkında bile değilsin, çoğu şeyin başına gelmeyeceğini düşünüyorsun, bencilliğin ondan.

Ama artık bencilliği bırak. Belki ilk kez, kendin ol.

İçine dön, bak bakalım sen kimsin gerçekten, yeniden tanış kendinle veya ilk defa.

İçindeki o diplere gömdüğün veya görmezden geldiğin gerçek senle konuş uzun uzun, kendini aç, olduğundan daha fazlası olduğunu fark et ve kendini aş.

Tam şu anda insanların ışığına ve asla yalnız olmadıklarını bilmeye ne kadar ihtiyacı olduğunu bilemezsin.

Dünya yeniden şekillenirken ve öngörülemezken, daha iyi bir şekilde yaratılması için elinden geleni yap ve tüm olanı kaygıyla değil heyecanla seyret.

Yıllardır kuma gömdüğün kafanı artık kaldırman, olanlarla yüzleşmen, etrafında olan bitenin hiçbir anını kaçırmaman, gezegenindeki her şeyin kıymetini bilmen, hayatı güzelleştirmen ve dünyayı güzelleştirecek çözümlere dahil olman için güzel zamanlar.

Gelir dağılımı ve diğer tüm şeylerdeki eşitsizliğin giderilmesi, iyi insanlar ve daha iyi dünyalılar olmak ve birlik bilinci oluşması için bize şans verilen zamanlar.

Bu son şansımız olabilir, o yüzden her anını dikkatli değerlendirelim.

Bize her zaman inandım, umudum hep taze

Tüm garipliklerimize rağmen.