17 Ekim 2020 Cumartesi

Beyinden Gelen Komut

 

Elinde bavuluyla indi apartmanların merdivenlerinden usulca; komşularını gürültü yapıp da uykularından uyandırmak istemiyordu.

Apartmanın kapısını yavaşça açtı.

Çarpıp gürültü olmasın diye yavaşça kapatırken kapıyı, ona sanki bir daha hiç görmeyecekmiş gibi baktı.

Sokakta sadece kuş sesleri vardı, bir de kedi.

Narlar sarkıyordu dallarından, hiç olmadığı kadar.

Rüzgâr, sonbaharla beraber dökülen bütün yaprakları uçurarak, çok sıcak geçen bir yazdan sonra tatlı bir serinlikle okşuyordu yüzünü.

Yollar bomboştu, sokaklar boş.

Beyniyle ayaklarına ileriye doğru adım atmasını komut verse de kalbi onu geri geri götürüyordu.

Kimseyle vedalaşamamıştı, daha doğrusu vedalaşmamıştı;

Çünkü vedaları hiç sevmiyordu,
Günbatımının Ay'la kavuşmaya,
Gündoğumunun Güneş'le buluşmaya sebep olduğunu
Bile bile üstelik…

Yavaşça yürümeye başladı sessiz sokaklarda, gürültülü zihniyle.

“Her şey değişir.” diye geçirdi içinden ve devam etti düşünmeye:

“İyi ki ve maalesef her şey değişir.
Her şey değişir maalesef,

Tam da alışmışken, her şey yoluna girmişken…
Hazır mıydım hayatın ve insanların kötü sürprizlerine?
Peki kendime? Pişmanlığa hazır mıydım?”

Sonra “İyi ki her şey değişir.” diye geçirdi içinden ve devam etti düşünmeye:
“Bundan sonra düzelmez, ne yapsam da olmaz dediğim şeyler bir anda değişir belki de, bana her zaman umut taşıyıp vazgeçmemek lazımmış dedirtecek kadar huzur vererek üstelik.
Peki ya ben? Sabredecek kadar güçlü müyüm?”

Yürürken bir anda durdu yolun ortasında, beyninden gelen komut kalbine yenilmişti bu sefer.

Kafasında tek bir soru vardı: “Her şey böylesine değişirken, ben ne zaman bıraktım değişmeyi?”

Adımlarını kararsızca atmaya başladı.

“Henüz çok gitmemişken geri dönsem mi?” diye sorarken kendine, yarım bıraktıklarını hatırladı.

Kendini ne kadar yarım bıraktığını hatırladı.

Vedalaşmadıklarını hatırladı.

Şu ana kadar veda ettiği tek kişi olmuştu onun: kendisi.

“Bütün duygular anlık.” diye düşündü, tabii bu "an"dan ne anladığına bağlı.

“Kalbim kırık, umutsuz ve muhtaç.

Sahip olduğum tek şey anılarım, sebepsiz sonuçlarla dolu anılar.

Onlara da sahip çıkmıyorum.

Ürkek bir cesaretim var,

Gözü kara ve çekingen.

Sebepsiz sonuçlarla dolu değil anılarım, her şeyin bir sebebi vardı.

Adımlarım sağlam değil şu anda, duygularım beni yönetiyor,

Geri mi dönmeliyim, ilerlemeli miyim?

Evet, öyle olmalı, her şeyin bir sebebi vardı.

Anlık duygularım.

Hayatım anlık.”

Hızlı hızlı geri dönerken kirada oturduğu dairesine, gözleri parlayarak bakıyordu etrafa.

O ağaç hep orda mıydı, o çiçek hep böyle güzel miydi, hava ne ara bu kadar güzel olmuştu?

Kedi orda duruyordu, apartmanın kenarında.

Kendisine merakla bakan kediye seslendi:

“Senin gibiyim bende, sahip olduğum tek şey şu an. Sadece şimdi. Bana ait. Sonsuz olasılıkla dolu.
Hepsi bu kadar.”

Hiç yorum yok: