Elinde bavuluyla indi apartmanların
merdivenlerinden usulca; komşularını gürültü yapıp da uykularından uyandırmak
istemiyordu.
Apartmanın kapısını yavaşça açtı.
Çarpıp gürültü olmasın diye yavaşça kapatırken
kapıyı, ona sanki bir daha hiç görmeyecekmiş gibi baktı.
Sokakta sadece kuş sesleri vardı, bir de kedi.
Narlar sarkıyordu dallarından, hiç olmadığı
kadar.
Rüzgâr, sonbaharla beraber dökülen bütün
yaprakları uçurarak, çok sıcak geçen bir yazdan sonra tatlı bir serinlikle
okşuyordu yüzünü.
Yollar bomboştu, sokaklar boş.
Beyniyle ayaklarına ileriye doğru adım atmasını
komut verse de kalbi onu geri geri götürüyordu.
Kimseyle vedalaşamamıştı, daha doğrusu
vedalaşmamıştı;
Çünkü vedaları hiç sevmiyordu,
Günbatımının Ay'la kavuşmaya,
Gündoğumunun Güneş'le buluşmaya sebep olduğunu
Bile bile üstelik…
Yavaşça yürümeye başladı sessiz sokaklarda, gürültülü
zihniyle.
“Her şey değişir.” diye geçirdi içinden ve devam etti
düşünmeye:
“İyi ki ve maalesef her şey değişir.
Her şey değişir maalesef,
Tam da
alışmışken, her şey yoluna girmişken…
Hazır mıydım hayatın ve insanların kötü sürprizlerine?
Peki kendime? Pişmanlığa hazır mıydım?”
Sonra
“İyi ki her şey değişir.” diye geçirdi içinden ve devam etti düşünmeye:
“Bundan sonra düzelmez, ne yapsam da olmaz dediğim şeyler bir anda değişir
belki de, bana her zaman umut taşıyıp vazgeçmemek lazımmış dedirtecek kadar huzur
vererek üstelik.
Peki ya ben? Sabredecek kadar güçlü müyüm?”
Yürürken
bir anda durdu yolun ortasında, beyninden gelen komut kalbine yenilmişti bu
sefer.
Kafasında
tek bir soru vardı: “Her şey böylesine değişirken, ben ne zaman bıraktım
değişmeyi?”
Adımlarını
kararsızca atmaya başladı.
“Henüz çok gitmemişken geri dönsem mi?” diye sorarken
kendine, yarım bıraktıklarını hatırladı.
Kendini ne kadar yarım bıraktığını hatırladı.
Vedalaşmadıklarını hatırladı.
Şu ana kadar veda ettiği tek kişi olmuştu onun: kendisi.
“Bütün duygular anlık.” diye düşündü, tabii bu
"an"dan ne anladığına bağlı.
“Kalbim kırık,
umutsuz ve muhtaç.
Sahip
olduğum tek şey anılarım, sebepsiz sonuçlarla dolu anılar.
Onlara
da sahip çıkmıyorum.
Ürkek
bir cesaretim var,
Gözü
kara ve çekingen.
Sebepsiz
sonuçlarla dolu değil anılarım, her şeyin bir sebebi vardı.
Adımlarım
sağlam değil şu anda, duygularım beni yönetiyor,
Geri mi
dönmeliyim, ilerlemeli miyim?
Evet,
öyle olmalı, her şeyin bir sebebi vardı.
Anlık duygularım.
Hayatım anlık.”
Hızlı
hızlı geri dönerken kirada oturduğu dairesine, gözleri parlayarak bakıyordu
etrafa.
O ağaç hep
orda mıydı, o çiçek hep böyle güzel miydi, hava ne ara bu kadar güzel olmuştu?
Kedi
orda duruyordu, apartmanın kenarında.
Kendisine
merakla bakan kediye seslendi:
“Senin
gibiyim bende, sahip olduğum tek şey şu an. Sadece şimdi. Bana ait. Sonsuz olasılıkla dolu.
Hepsi bu kadar.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder