Mükemmellik bence “kusurlu” olmaktır; kusur diye bir şey olmadığının bilincinde olmak, kendini olduğu gibi sevmek ve tüm farklılıklarıyla kabul etmek, olduğundan farklı biri olmaya çalışmamak, en sade ve en doğal haliyle kendine, başkasına ve doğaya zarar vermeden yaşamak… Bu açıdan bakınca çoğumuz mükemmeliz veya o yolda ilerliyoruz.
Bazen
niyetimiz iyi olsa da başkalarına farkında olmadan zarar veriyoruz, benim çok
sık maruz kaldığım bir durum. Normalde her zaman çözüm ve gelişmeye odaklı,
öğrenmeye ve eleştiriye açık bir insanım, gerçekçiyim, çok kazık yediğim için
de umutlarım ve hayallerim yere basan türden. Çok güçlü olduğumu bilsem de ve
herkes beni böyle bilse de, kendimi moralsiz hissettiğim anlar oluyor ve çok
güçlü olmak zorundaymışım gibi “-meli, -malı” içeren cümlelere maruz kalıyorum.
Mesela “Kesin olmayacak.” diyorum, “Öyle dememelisin, olumlu düşün, olumlu
cümleler kur, öyle olsun.” gibi toksik pozitifliğe maruz kalıyorum ve bunu
diyen kişi iyi niyetli olsa da bana kendimi çok kötü hissettiriyor. İnanın her
şey benim ağzımdan çıkan her sözcüğe bağlı olsaydı dünyada sınırlar bile
olmazdı. Birbirimizi rahat bırakmayı, üzülme hakkımıza dahil saygı duymayı,
karşımızdakinin tecrübelerine güvenmeyi hala öğrenebilmiş değiliz. Toksik
pozitiflik iyi bir şey değil, herkes her zaman mutlu olmak ve iyi hissetmek
zorunda değil, üzüntüden veya hayal kırıklığı gibi olumsuz duygulardan da
alınacak dersler var ve siz buna engel oluyorsunuz.
Herkesin
hayatında dönemleri var, her anımız birbiriyle aynı değil, tabii ki de amacımız
dengede kalmak; ama hayatın güzel taraflarından da biri bu, her an sürprizlerle
dolu ve sonsuz olasılıklara gebe. Bu sebeple bence en önemlisi
düşüncelerimizin, dengede kalıp kalmadığımızın, etrafta maruz kaldığımız
uyarıcıların, bize öğretilenlerin ve gösterilenlerin doğru ve gerçek olup
olmadığını sorgulayabildiğimiz bir farkındalık oluşturabilmek. Örneğin beden ve
güzellik algısı. Kimse bir kalıba girmek zorunda değil, herkes nasıl mutlu ve
rahatsa öyle olmak ve görünmek zorunda. Ama bunu unutup sürekli dayatılan
standartlara erişmeye, kalıplara girmeye, gözümüze sokulan ürünleri kullanmaya,
o kiloya ulaşmaya, sürekli olduğumuz halimizle mutsuz olarak yaşadığımızın
farkında olmadan mutluluğu erteleyerek yaşıyoruz.
Saçlarımdaki
beyazlarımı, yüzümdeki kırışıklıklarımı, ameliyat izlerimi, sivilcelerimi,
lekelerimi, selülitlerimi, kilomu, altın oransız yüzümü, hayal kırıklığına
uğrayınca ve sinirlenince çatallaşan sesimi, her şeyimi sevgiyle kabul ediyorum
ve hiçbirini sorun etmiyorum. O yüzden saçımı boyatmıyorum, oje sürmüyorum,
makyaj yapmıyorum, botoks ve estetikten uzak duruyorum; yapanlara da sonsuz
saygım var ve kimseyi dinlemeden nasıl mutlu olacaklarsa hayatlarını o
şekilde yaşamalarını destekliyorum. Önemli olan bir beden ve güzellik ideali
peşinde onca anımızı kendimize zehir etmeden ve bize dayatılanların farkında
olarak yaşayabilmek.
Durum modada
da aynı şekilde, sürekli bir alışveriş çılgınlığı dayatılıyor ve çoğu zaman
bunun da farkında olmadan yaşıyoruz. Uzun zamandır giysi alışverişi yapmıyorum. Dolabımda
olup da kullanmadığım bütün giysileri ihtiyaç sahipleriyle paylaştım. Makyaj
yapmadığımdan, oje sürmediğimden, saçımı boyamadığımdan, herhangi bir estetik
yaptırmadığımdan kozmetik alışverişim de yok. Dolabımda çok az kıyafetim kaldı. Sürekli aynı şeyleri
giyiyorum ve bu beni hiç rahatsız etmiyor. Şu anda giyeceğim şeyler olduğu için
sırf yeni ve farklı diye alışveriş yapmama gerek yok. Ama eğer giysi alacak
olursam da sade, hatta tek renk, tamamen ihtiyacıma yönelik, rahat ve doğaya
zarar vermeyen vegan bir ürün olacak. Yaptığım tek alışveriş kitap, pazar, market, kedi
ürünleri alışverişi; bunlar da benim temel ihtiyaçlarım zaten. Kitap bağımlısı
olduğumdan oraya çok para gidiyor, evlenirken çeyizi kitap olanlardanım. Alışveriş yapmamak
için direniyorum bunca uyarıcı, mesaj, görsel varken. İhtiyacım olmayana
sahip olmaktansa, ihtiyacı olanla paylaşmak beni alışveriş yapmaktan daha çok
tatmin ediyor ve daha doğru geliyor. Kitap hariç, kitaplarımı paylaşmayı sevmiyorum.
Nasıl yaşamalıyız
diye bir kalıp dayatmaktansa, kendimin nasıl yaşadığıyla ilgili düşüncelerimi
paylaşıp sizi toksik pozitifliğe maruz bırakmak istemedim. Çünkü kimse kimsenin
hayatına karışmamalı. Benim hayattaki amacım kimsenin hakkını yemediğimden emin
ola ola, temizce ve vicdanım rahat ilerlemek, kimseyi mağdur etmemek, kendime,
başkalarına ve doğaya zarar vermeden sessizce hayatımı tamamlamak. Sessizce;
çünkü net, sade, dürüst, olduğu gibi görünen biri fazla gürültü çıkarmayı
istemez; herkesten aynı dürüstlüğü, netliği bekler. Ama hayat beklentinin de ne
kadar yıpratıcı olduğunu üzerek öğretiyor. O yüzden değiştirebileceğiniz tek
kişi kendinizsiniz, başkalarıyla uğraşmaktansa kendinizle uğraşmak, bakış
açınızı değiştirmek, zorla öğretilen bütün kalıpları unutmak herkes için daha
iyi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder