30 Mayıs 2020 Cumartesi

Saklambaç

Unuttuk beraber gülüp, mutlu olmayı. 
Acılarımız bencil, 

Gülüşümüz bile yalnız artık.

Geçmişin kıyılarında boğulurken an’ı unutuyoruz,

Bu yüzden,

Yaşadığın an'a atacaksın demirini hep, 

Yoksa geçmişle gelecek yüzünden dalgalarda ziyan edersin an’ını, hayatını; 

Kıyıya gelmezsin, vurursun yoksa- bir sürü pişmanlığın ağırlığıyla.

Ne dersin, beraber dalalım mı denizde?

Çünkü dibi görmek lazım,

Yüzeyde sağlam adımlar atabilmek için

Dibe vurmak lazım bazen,
Öyle yavaş yavaş da değil,
Birden .
Şoka uğramalısın,
Vurgun yemelisin.
Diptekileri keşfedecek kadar
Vaktin olmalı.
Yediğin vurgunla pek bir şey
Yapamayacağın için
Epey vaktin olacaktır.
En ufağından en büyüğüne,
En gizlisinden en görünenine,
Hepsiyle tanışmalısın..
Sen onlarla tanıştıkça
Vurgunun etkisi azalacaktır..
Ve yavaş yavaş..
Dibi keşfettikçe keşfedeceksin kendini..
Kendini karanlıkta buldukça
Yukarıda güneşi görmeye başlayacaksın..
Ee artık yeter bu kadar..
Tut şimdi nefesini iyice..
Ve çık yukarı dipten aldığın güçle!
Tüm gücünle!
Yorulduğunu düşünecek vaktin olmadan!
Ulaş o güneşe!
Denizin yüzeyine değil,
Daha da yukarıya çık!
Artık hiç durma!
Şimdi yüzeydekileri keşfedebilirsin,
Yeni kendinle..

Ne dersin, anda kalabilmek için oyun oynayalım mı?

7 kiremit, yerden yüksek, yakartop, elim sende?

Saklambaç oynayalım istersen;
Ben gerçek yüzümle senin sakladığını sandığın bütün sahte suretlerini ebeleyeyim,
Geriye gerçek yüzün kalana dek,
İkimizin de içindeki çocuklar rahatça oynasın diye.

20 Mayıs 2020 Çarşamba

Kelebek

Ben bir tırtılım.

İpek böceği olacağım sonra,

En sonunda da kelebek.

 

Tırtılım.

Sığmıyorum kabuğuma.

Sevgi taşıyor her zerremden.

Parçalıyorum kozamı.

 

İpek böceğiyim artık.

Sevgiyle doluyum, yumuşacık…

Dut ağacında dolaşırken,

Şükranlarımı sunuyorum yapraklarına.

Taşıyor sevgim her hücremden,

Yırtıyorum her yeri ve yine dönüşüyorum.

 

Kelebeğim şimdi.

En güzel renklerimle uçuyorum.

Her anın kıymetini bilip dolu dolu yaşıyorum.

Çiceklerle oynaşıp, onları içime alıyorum.

Aşık oluyorum yeniden,

Yaşayan her canlı aracılığıyla doğaya.

Sonra aşk oluyorum,

Coşkuyla karşılıyorum yaşamı ve ölümü.

 

Ve gün sona ererken

Şükranlarımı sunuyorum doğaya

Birbirimizden ayrı olmadığımızı ve bir olduğumuzu öğrettiği için.

Ve dilerim ben de onu mutlu edebilmişimdir

Kıymetini bilip mutlulukla karşıladığım her an için.


19 Mayıs 2020 Salı

19 MAYIS ATATÜRK'Ü ANMA, GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI

101 yıl önce bir kahraman ve kurtarıcı olarak ayak bastığın Samsun'da milletimizin üzerine Güneş gibi doğdun, kalbimizde ve ruhumuzda her gün yeniden doğuyorsun ATAM!
Ulusal egemenliğin başlangıcının 101. yılında senden ve yolundan hiç dönmemenin verdiği gururla, içimizdeki sana olan sevginin ve minnetin coşkusuyla biz 101. yaşında da Bandırma Vapuru'ndayız ATAM!
Senin ışığında yolumuzu aydınlatmaya, seni pusulamız yaparak yürümeye hep devam edeceğiz ebedi başkomutanımız!
Ne şanslıyım ki annem, babam, atalarım, bütün ailem sana derinden bağlıydı ve seni kalbime nakış nakış işleyerek büyüttüler beni.
Bir şeyi sadece kendim için iyiyse değil, herkese faydası olacaksa istemeyi kazıdılar beynime.
Hangi kaba girerse onun şeklini almanın ne kadar omurgasızca olduğunu, kendi hayallerimi gerçekleştirmek için dahi olsa asla taviz vermemeyi, dik durmayı, boyun eğmemeyi, yolunun yolum olmasını nakşettiler ruhuma.
GÜZEL OLAN NE VARSA senin sayende, ışığın bizi hep aydınlatıp, yol göstermeye devam edecek.
Değil 101 yıl, değil 1001 yıl, sonsuza kadar izindeyiz; açtığın yolda gösterdiğin hedefe hiç durmadan yürüyeceğimize ant içtik ATAM!
Ne senden geçeriz, ne senin eserinden ! Her zaman izindeyiz!
Her zaman kalbimizde, aklımızda, tüm benliğimizdesin !
Sonsuz aşkımızsın ! Minnettarız !
Gençler, bayramımız kutlu olsun. Nicelerine!

15 Mayıs 2020 Cuma

Her An Yeniden Doğanlara

Bugün benim doğumgünüm.
Dolu dolu 37 yaşındayım ve artık 38'imi yaşamaya başlayacağım.
Bu yaşımda da insanların koyduğu kalıplara girmeyi reddedeceğim.
Bu yaşımda da özgürlüğüm ve sağlığım çok kıymetli olacak.
Bu yaşımda da hayvan dostlarımıza ve doğaya zarar vermeden yaşama gayretinde olacağım.
Bu yaşımda da her anım çok değerli olacak.
Bu yaşımda da hayatımda sadece dürüst, samimi, egosunu yenmiş, çıkarsız, kendini geliştiren, sevmenin değerini bilen insanlar olacak.
Bu yaşımda da kendimi geliştirmeye, yeni şeyler öğrenmeye, sınırlarımı merak edip zorlamaya devam edeceğim.
Bu yaşımda da yolum hep Atamın yolu olacak.
Bu yaşımda da babamı ve ananemi çok özlemeye devam edeceğim.
Bu yaşımda da çok fazla kitap okuyup, kütüphanemi genişleteceğim.
Bu yaşımda da denge benim için çok önemli olacak, dengemi bozan veya dengesi olmayan şeyler ve kişiler hayatımda olmayacak.
Bu yaşımda da hayatı ve insanları olduğu gibi kabul edip sevme gayretimle, beni mutsuz edip bana bir şey katmayan yer ve insanlardan uzaklaşma cesaretim olacak.
Bu yaşımda da yarın benim için çok geç olacak, ne düşünüyorsam ertelemeden ve şimdi yapacağım.
Bu yaşımda da iyi bir insan olmaya devam edeceğim; insanları motive etmeye, sevmeye, affetmeye, kin tutmamaya, şefkatli olmaya, kimsenin yoluna taş koymamaya ve hatta yolundaki taşları temizlemeye, yardım etmeye, ikiyüzlü olmamaya, dürüst olmaya, kıskanç değil destekleyici olmaya diğer yaşlarımdan daha fazla dikkat edeceğim.
Bu yaşımda da çıkarcı ve bencil olmayacağım; hayallerim ve amaçlarım eğer sadece benim hayrıma olacaksa ve çoğunluğun hayrına olmayacaksa gerçekleşmesin diye geçireceğim kalbimden.
Bu yaşımda da yaşın aslında önemli olmadığını, yolculuğumun tadını çıkarmayı, yenilmekten bile zevk almayı aklımdan çıkarmayıp ruhsal yolculuğumun hep farkında olacağım.
Ve size kötü bir haberim var, bu yaşımda da kelime esprileri yapmaya devam edeceğim.
Beni hikayesinin kahramanı yapan, benim hikayemde kahraman olan, beni gerçekten seven ve bunu fark ettiren insanlar varlıklarıyla beni şanslı kılıyor.
Hayatımdan geçen, şu anda hala hayatımda olan, yanımdaymış gibi yapıp tek amacı çıkarları olan tüm kötü karakterler; bana verdiğiniz en büyük zarar hayatımdaki insanlara ve bundan sonra hayatıma girecek olan insanlara karşı güvenimi kırmak oldu, onun dışındaki diğer her şey için teşekkür ederim; varlığınız beni çok güçlendiriyor.
İçimdeki çocuk, hep kal.
Hayal gücüm, hep çok yükseklere uç.
Sabrım, hep böyle devam et.
Sabırsızlığım, beni heyecanlandırmayı bırakma.
Kalbim; sınırlarını aşmaya ve kendini onarmaya, tüm canlıları içine almaya devam et.
Eski hatalarım ve yeni hatalarım, öğretmeye devam edin.
Aklım; unutmaya, şaşırtmaya, sınırlarımı zorlamaya devam et.
Ve umudum, sen ne güzelsin, nasıl da her şeye rağmen inatla artmaya devam edersin...
Baba senden aldığım en büyük miras dürüstlük, düzen ve disiplinle; ananem senden aldığım en büyük miras merhamet, paylaşma ve affetmeyle beraber, sizsiz 4. yaş günüm.
Beni ben yapan eşime, aileme, kızlarıma, dostlarıma, arkadaşlarıma, hocalarıma, hayvan dostlarıma, ağaçlara, denizlere, gökyüzüne, gökkuşaklarına, tek boynuzlu atlara, yatağımın altındaki canavara, bana zarar verenlere, beni çok üzenlere, karıncalara, arılara, dağa, taşa, evrene, herkese, her BİRimize ve her şeye çok teşekkür ederim.
İnsan olmak çok güzel, bu hayatı deneyimlemek çok güzel, yaşamak çok güzel…
Daha uyanmış ve farkında olarak, daha sevgi dolu ve şefkatli, güzel olan ne varsa hepsini, hep beraber, mutlulukla ve sağlıkla yaratalım yeni yaşımda.
Her gün ve her an yeniden, umutla, cesaretle doğmaya ve kendimizden yeni bizler doğurarak devam edelim hayata.

10 Mayıs 2020 Pazar

Yeni Hafta Dilekleri

İncelikler ve iyiliklerle dolu günlerin başlangıcı olsun bu hafta.
Egomuzu söküp bir kenara bıraktığımız,
Etiketlerle ve statüyle ilgili bütün düşüncelerimizi sildiğimiz,
Maddiyatı ve şekilciliği kafamızdan yok ettiğimiz,
Kendi çıkarımıza ve sağlayacağımız faydaya göre hareket etmeyi sonsuza kadar terk ettiğimiz,
Menfaat ilişkilerini ve arkadaşlıklarını gördüğümüz anda uzaklaştığımız,
Gerçek arkadaşlar ve dostlar edindiğimiz,
Herkese faydalı olacak seçimler yaptığımız,
Statü ve onla gelen gücün geçici olduğunu unutmadan, birilerine yaslanarak değil de kendi karakterimizle var olduğumuz,
İnsanlara ayırmadan, bölmeden, önyargısız, saygıyla, sevgiyle davrandığımız,
Su gibi geçirgen, kuvvetli, dinlendirici, huzurlu, affedici olduğumuz,
Korkmadığımız, yılmadığımız, insan olmaktan utanmadığımız,
Umut etmeyi bırakmadığımız, pes etmeyi seçmek zorunda kalmadığımız, hayal kurmaktan bıkmadığımız,
Birbirimize ve kendimize inanmaktan vazgeçmediğimiz,
Söylediklerimizin hiçbirinin lafta kalmadığı ve bolca eyleme geçtiğimiz,
Verdiğimiz sözleri tuttuğumuz,
Güvenilir insanlarla çevrili, adaletli, erdemli, dürüst ve şansa ihtiyaç duymayacağımız,
Sağlıklı, huzurlu, mutlu, başarılı, bereketli, bolluk içinde, neşeli, dengeli, destekleyici, yaratıcı, bol bol okuduğumuz, ürettiğimiz, sevgi dolu ve tertemiz bir hafta diliyorum hepimize.

8 Mayıs 2020 Cuma

Kartal

Özgürlüğe çırptığı kanatları sevgidendi; sevdikçe özgürleşiyordu.

Denize doğru çevirmişti yönünü, o sonsuz ufka.
Hayalleri vardı, bir o kadar da korkuları – korkuları kadar hayalleri, hayalleri kadar korkuları vardı.
Bilmediği için korkuyordu, 
Korktuğu için azalıyordu sevgisinin coşkusu.
Sevgisi azaldıkça kanatlarını çırpışı da azalıyordu, özgürlüğü de;
Çünkü özgürlüğe çırptığı kanatları sevgidendi; sevdikçe özgürleşiyordu.

Yüreğinde özlemle çırptı kanatlarını.
Özlemi arttıkça daha da çırptı.
Daha da çırptı..
Daha da..

Neden bu kadar özlem duyuyordu ki? 
Özlemi neyeydi?

Teksir kağıdıyla yazılmıştı sanki hayatlar.
Farklı olan hiçbir şey yoktu. 
Herkes, her şey aynıydı;
Ama o biliyordu, farkındaydı.
Farkındaydı; çünkü hayatının nasıl bir oyun olduğunu anlamıştı.

Saklambaç oyunuydu onun hayatı, 
Kendisinden saklanarak geçirdiği.
Herkes böyleydi aslında;
Ama o farketmişti aynılıklar içinde kaybolmuş ayrılıkları;
Çünkü hayat aslında ayrılıklar içinde kaybolmuş aynılıklardı.

Aslında hepimiz aynıydık, hepimiz o teksir kağıdıydık.
Hayat, o teksir kağıdıydı.

Özlemiyse kendineydi.

Düşündükçe daha da çırptı kanatlarını,
Coşkusu sürekli artıyordu,
Anladıkça daha da çırptı.

İnandığı her şeyi doğru olarak görüyordu.
Ya inandığı her şey doğru değilse?
Ya inandıkları yalansa?
En ufak bir yalan onu mutlu edip, doğruları mutsuz ediyorsa, inandığı her şeyi yalan olarak kabul edip yalanlarla mı mutlu olmayı seçmişti?
Hepsi yalan bile olsa, eğer bu yalanlar onu daha mutlu ve daha güçlü ettiyse bunu daha fazla düşünmesine gerek yoktu.
Onun doğruları yalandı, yalanlarıysa doğruydu.

Sonuçlar önemliydi onun için.
Sonuçlarsa, seçimleriydi.

Yağmur yağmaya başlamıştı.
Kanatlarını çıptıkça yağmur da kalbi de iyice şiddetleniyordu sanki.
Var gücüyle çırptı kanatlarını.
Şemsiye gibi bir derdi de yoktu.
Şemsiyeleri kullanacak elleri bile olsa kullanmazdı zaten.

Sırılsıklam olmuştu.

Geleceğe çırpıyordu kanatlarını, gelecekteki şimdisine.
Kanatlarını geleceğe çırpıyordu;
Ama bu sefer korkusuzca çırpıyordu.
Kendinden saklanmıyordu artık.

Seviyordu.
Sevgiyle çırpıyordu kanatlarını,
Sevgiye çırpıyordu,
Kendine çırpıyordu,
Teksir kağıdına çırpıyordu..

Yağmur durmuştu.

Birden ailesi gelmişti aklına, anne ve babası.
Acaba ben annemin veya babamın anne veya babası olsaydım aynı şeyleri yapar mıydım diye düşündü.
Acaba tekrar yumurta olup başka bir ailede başlasaydı hayata farklı olan ne olurdu?

İnsanları düşündü..
Hep ileride evlenip çoluk çocuğa karışacaklarını, mutlu bir aileye sahip olacaklarını düşlüyorlardı;
Ama bir şeyi unutuyorlardı:
Onlar da bunu hayal etmiş bir anne ve babanın çocuklarıydılar.
Bu hayalleri için ailelerinin hayallerini yıkmaya ne kadar hakları var diye düşündü.
Hep insanlar mı kuş olsam nereye uçardım diye düşünecekti, bir kez bile olsa onun da insan olsam n’apardım diye düşünmeye hakkı vardı.
İnsanları da seviyordu;
Çünkü onlar da o teksir kağıdının bir parçasıydılar.
Gerçi o bir kuş beyinliydi; ama olsundu, kalbi insan kalbi gibi sınırlı değildi en azından.

Kalbiyle çırpıyordu kanatlarını, beyne ihtiyacı yoktu.

Aslında onun ”insan olsam n’apardım, başka bir kuş olsam n’apardım, şu olsam bu olsam n’olurdu?”, gibi sorularla kafasını meşgul edecek kadar vakti de yoktu;
Çünkü o neyse oydu ve olduğu şey onu mutlu ediyordu.

Keşke de dememişti hiç.
Geçmişte yaşadıkları onu bu noktaya getirmişti çünkü.
Belki şimdi olsa aynı şeyleri yapmazdı;
Ama onun o anki bilinç düzeyine göre o yaptığı şeyler doğruydu.
Kendini suçlamamıştı hiç.

Başkalarını suçlamaktan vazgeçeli çok olmuştu zaten.
”Benim” diyordu, ”Bu hayat benim. Bu kanatlar benim; istediğim gibi, istediğim yöne çırparım onları. Bu, benden başkasını ne diye ilgilendirsin ki? Hem başkalarının kanatlarından da bana ne?”

Kanatlarının çıkardığı ses onu çok motive ediyordu.
Hayatının kontrolünü eline aldıkça, bu ses daha da çok çıkıyordu.
Kontrol edemediği şeyler için tasalanmıyordu da;
Rüzgarın estiği yöne gidiyordu o zamanlar.

Kontrolünde olmayan şeyler için ümitsiz bir şekilde çaba harcamaktansa teksir kağıdının önüne ne gibi bir sürpriz koyacağını heyecanla bekliyordu.
İşte hayatın da en çok bu yönünü seviyordu;
Yarını kontrol etme gücüne sahip olsa bile en ufak bir sürpriz, beklenmedik bir olay bütün planlarını yeniden gözden geçirmesini sağlıyordu.
Yarın için plan yapmayı bırakmıştı bu yüzden, gününü dolu dolu yaşamayı seçmişti.

Her saniye büyük bir armağandı onun için.
Bu armağanı ona verdi diye teksir kağıdına teşekkür ediyordu coşkuyla.

Her dakika yeni bir keşifti onun için, meydan okumaydı, zaferdi.
Zaferi, zamanaydı;
Zaman, onu yakalayamıyordu çünkü.

Seviyordu.
Sevmeyi seviyordu.
Beklentisiz olmayı seviyordu.
Affetmeyi seviyordu.
Teksir kağıdını seviyordu.
Kaybetmeyi bile seviyordu; çünkü kayıplar, yeni keşiflerdi onun için.

Sevdikçe güçleniyordu.
Sevdikçe meydan okuyordu.
Sevdikçe kazanıyordu.

Zaman onunla yarışıyordu, kuşlar da;
Ama o yalnızca seviyordu;
Çünkü o, teksir kağıdının farkındaydı, kazanan yalnızca oydu.
Kazanan sevgiydi.
Sevgiyse güçlenmekti, meydan okumaktı.
O da meydan okuyordu;
Çünkü özgürlüğe çırptığı kanatları sevgidendi,
Sevdikçe özgürleşiyordu,
Özgürleştikçe seviyordu.

7 Mayıs 2020 Perşembe

Bunu Sen Yarattın


Hiç olmaman gereken bir yerde,
Hiç yaşamaman gereken bir hayatı yaşarken buluyorsun kendini.

İnsanlar yanlış yerlerde.
Sense yanlış insanların doğru yerindesin.

Zaman geçiyor.
Doğruyu öğreniyorsun.
Yanlış yerde olduğunu.
Yanlış insanların doğru yerinde olduğunu.
Boş veriyorsun.

Zaman geçiyor.

Akşamların sabah, sabahların akşam oluyor.
Zaman ve sen, birlikte kayboluyorsunuz.
Hiçbir yere, hiçbir şeye ait hissetmiyorsun.
Onlar da seni benimsemiyor zaten.

İlle de kaybedince anlıyorsun her şeyin değerini,
En kötüsü, sevginin değerini bile.

Zaman geçiyor.

Hayatını da hayallerin gibi erteliyorsun.
Yaşadığın her gün, dün ;
Yarının da bugüne dönüşüyor.

Yarınları öldürüyorsun.
Kendini öldürüyorsun.

Zaman geçiyor.

Sorumlulukların ve yapmak istediklerin kapana kıstırıyor seni.
En sonunda da
Olmak istemediğin yer ve zamanda tanımadığın birine dönüşüyorsun.

Başa dönüyorsun !

Hiç olmaman gereken bir yerde,
Hiç yaşamaman gereken bir hayatı yaşarken buluyorsun kendini.

İnsanlar yanlış yerlerde.
Ama bu sefer
Sen de yanlış yerdesin.

Belki de seçme şansın yoktu; ama bunu sen yarattın.

Ve zaman hala geçiyor.