Ormandaki ağaçlar gibiyiz, köklerimiz toprağın
altında birleşiyor, yollarımız ayrı, fark etmesek de yönümüz bir; ama çoğumuzun
pusulası bozuk.
Sonunda bedenimizin döndüğü yer yine o kökün
beslendiği toprak. Hayat bu kadar. Kesin olacağını bildiğimiz tek şey ölüm.
Dünya'ya baktığımız gözlerimizi ve kalbimizi
biraz daha büyütmemiz lazım.
İyi insanlar olmak için daha fazla çabalamamız
lazım.
Geçmişi ve geleceği düşünmeyi bir an önce bırakmamız lazım.
Herkesin
seçimlerine saygı duyup, yargılamayı ve eleştirmeyi bırakıp, birbirimizin
hayatını kolaylaştırmaya yoğunlaşmamız lazım.
Önümüze
konulanlarla ve bize söylenip öğretilenlerle yetinmeyip daha fazla okumamız
lazım.
Kendimizi ve
birbirimizi daha fazla sevmemiz lazım. Ben hepimizi çok seviyorum.
Ağaçlar çok
şey anlatır, doğa çok şey anlatıyor, duymayı ve anlamayı hemen öğrenmemiz
lazım.
Vücudumun çeşitli yerlerini defalarca kırdığım
için çok iyi biliyorum, kırık acısı sonradan çok hissediliyor ilk güne göre,
hatta kırık değil diyorsun o şokla, ertesi gün hissettiriyor acısı kendini.
Geçmişten bugüne kadar hepimizin kalbi ne çok
kırıldı, ne çok dağlandı değil mi?
Bazıları acısını arttırarak hissettiriyor,
dayanılmaz bir kalp kırıklığı olarak alıyor yerini anılarımızda.
Bu acı nasıl geçer? Sakin kafayla, kendine
inanarak, daha fazla severek, daha fazla şefkatle, birleşerek, bütün olarak,
bir olarak.
Aziz Nesin kim bilir gördüğü ve yaşadığı hangi
acılar sonunda kurdu bu cümleyi: "Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyerek yaşattığınız yılanların
bir sonraki hedefi siz olursunuz."
Ya da bir bakmışsınız, siz o herkesin kendini
korumaya çalıştığı yılanlardan biri olmuşsunuz.
Nasıl başladığınıza, günler geçtikçe neye
dönüştüğünüze ve etrafınıza zarar verip vermediğinize bakarak ilerleyin.
Dikkat edin, ilerledim sanıp da başladığınız
yerden daha geriye gitmesin insanlığınız.
Kınadığınız şeye dönüşüp siz de o kınananlardan
ve uzaktan hayal kırıklığıyla bakılanlardan olmayın.
Hayatın şu geçiciliğinde, kalıcı kalp
kırıklıkları olmasın geride bıraktığınız izler.
Mevlâna "Sevgiyle, diken güle
dönüşür." demiş.
Egoyla, kibirle, kıskançlıkla, güçle, güç
zehirlenmesiyle, taklitle, tatminsizlikle, kendini sevmemekle de var olan sevgi
dikene dönüşebilir; daha önce iyi olarak gördüklerini kötü olarak görür insan
ve bunun kendisinden kaynaklı olduğunu bile göremez, gerçekleri sevmez; çünkü aslında kendini sevmez.
Çok öldük, çok da doğduk geçmişten bugüne.
Hatta her saniye yeniden doğduk.
Birazdan yeni bir güne yeniden doğacağız; ama
nasıl doğacağız?
Ben kalbimdeki kırıklıklara rağmen onları sarıp
sarmalayarak doğacağım;
Hiç olmadığım kadar sabır, sevgi ve şefkatle
doğacağım yeni güne,
Müthiş bir umut ve aydınlıkla doğacağım.
Peki sen nasıl doğacaksın?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder