21 Temmuz 2020 Salı

Ormandaki Ağaçlar, Dikenli Güller

Ormandaki ağaçlar gibiyiz, köklerimiz toprağın altında birleşiyor, yollarımız ayrı, fark etmesek de yönümüz bir; ama çoğumuzun pusulası bozuk.

Sonunda bedenimizin döndüğü yer yine o kökün beslendiği toprak. Hayat bu kadar. Kesin olacağını bildiğimiz tek şey ölüm.

Dünya'ya baktığımız gözlerimizi ve kalbimizi biraz daha büyütmemiz lazım.

İyi insanlar olmak için daha fazla çabalamamız lazım.

Geçmişi ve geleceği düşünmeyi bir an önce bırakmamız lazım.

Herkesin seçimlerine saygı duyup, yargılamayı ve eleştirmeyi bırakıp, birbirimizin hayatını kolaylaştırmaya yoğunlaşmamız lazım.

Önümüze konulanlarla ve bize söylenip öğretilenlerle yetinmeyip daha fazla okumamız lazım.

Kendimizi ve birbirimizi daha fazla sevmemiz lazım. Ben hepimizi çok seviyorum.

Ağaçlar çok şey anlatır, doğa çok şey anlatıyor, duymayı ve anlamayı hemen öğrenmemiz lazım.

Vücudumun çeşitli yerlerini defalarca kırdığım için çok iyi biliyorum, kırık acısı sonradan çok hissediliyor ilk güne göre, hatta kırık değil diyorsun o şokla, ertesi gün hissettiriyor acısı kendini.

Geçmişten bugüne kadar hepimizin kalbi ne çok kırıldı, ne çok dağlandı değil mi?

Bazıları acısını arttırarak hissettiriyor, dayanılmaz bir kalp kırıklığı olarak alıyor yerini anılarımızda.

Bu acı nasıl geçer? Sakin kafayla, kendine inanarak, daha fazla severek, daha fazla şefkatle, birleşerek, bütün olarak, bir olarak.

Aziz Nesin kim bilir gördüğü ve yaşadığı hangi acılar sonunda kurdu bu cümleyi: "Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyerek yaşattığınız yılanların bir sonraki hedefi siz olursunuz."

Ya da bir bakmışsınız, siz o herkesin kendini korumaya çalıştığı yılanlardan biri olmuşsunuz.

Nasıl başladığınıza, günler geçtikçe neye dönüştüğünüze ve etrafınıza zarar verip vermediğinize bakarak ilerleyin.

Dikkat edin, ilerledim sanıp da başladığınız yerden daha geriye gitmesin insanlığınız.

Kınadığınız şeye dönüşüp siz de o kınananlardan ve uzaktan hayal kırıklığıyla bakılanlardan olmayın.

Hayatın şu geçiciliğinde, kalıcı kalp kırıklıkları olmasın geride bıraktığınız izler.

Mevlâna "Sevgiyle, diken güle dönüşür." demiş. 
Egoyla, kibirle, kıskançlıkla, güçle, güç zehirlenmesiyle, taklitle, tatminsizlikle, kendini sevmemekle de var olan sevgi dikene dönüşebilir; daha önce iyi olarak gördüklerini kötü olarak görür insan ve bunun kendisinden kaynaklı olduğunu bile göremez, gerçekleri sevmez; çünkü aslında kendini sevmez.

Çok öldük, çok da doğduk geçmişten bugüne.

Hatta her saniye yeniden doğduk.

Birazdan yeni bir güne yeniden doğacağız; ama nasıl doğacağız?

Ben kalbimdeki kırıklıklara rağmen onları sarıp sarmalayarak doğacağım;

Hiç olmadığım kadar sabır, sevgi ve şefkatle doğacağım yeni güne,

Müthiş bir umut ve aydınlıkla doğacağım.

Peki sen nasıl doğacaksın?


Hiç yorum yok: