Sabahları uykudan uyandığımda gündüz rüyasına mı dalıyorum? Tam olarak ne zaman uyanık durumdayım?
Geceleri
gördüğüm rüyalar o kadar gerçek ki, sabah uyanınca başlayan hayatlar o kadar
kurgu ki, yaşadığımız hayatların rüya olmadığını düşünmeden edemiyorum.
Yaşadığım
kendi rüyamdır umarım, kabuslarım, hayatım ve hayallerim de.
Duygularım
benim, ondan eminim. Vücudumla duygularım epey uyumlu hareket ediyor.
Vücudum
duygularımı kontrol altına almadan ve dengeyi sağlamadan konuşmamı engellemeye
çalışıyor; çünkü ne zaman sinirlensem, hayal kırıklığına uğrasam ya da üzülsem
sesim kısılıyor ya da aşırı çatallı çıkarak konuşmamı acı verici hale
getiriyor.
Peki
duygularımı kontrol edemiyorsam, o duygular yine benim mi oluyor?
Yıllardır
bilge insanlar duygu kontrolü konusunda çalışmış, çoğu başarılı olmuş, bir
kısmı dengeyi sağlayamamış.
Kibir,
hor görme, öfke, üzüntü, küçümseme gibi duygularla karşımdaki kişiye sinirle
söylediğim sözler, bakışlarım, o anda çıkan sesim, jestlerim, mimiklerim,
bunlar gerçekten ben miyim? Zaman geçtikçe duygularıma daha hâkim, daha
anlayışlı, sabırlı ve sakin olmam gerekmez mi? O zaman onca tecrübeye ne gerek
var, dengeyi kuramayacaksam yaş almanın ne mantığı kalıyor?
Az
önce anlattım, vücudum bile duygularımın kontrolünü kaybedince sesimi kısıp
kendime gelmem için beni uyarıyor, dengede kalmak için o da iş birliği yapıyor.
Peki ben gerçekten her bir anımı dolu dolu ve kendimin,
düşüncelerimin, hareketlerimin farkında olarak yaşıyor muyum?
Yoksa
otomatik pilottaymış gibi ya da bir robot gibi, tadını çıkarmadan ve şuursuzca
mı yaşıyorum?
Yaşadığım
kendi hayatım mı?
Aldığım
kararların hepsi benim mi, emin miyim, gerçekten benim kararlarım mı? Yoksa
başkalarının ne diyeceğini önemseyerek veya başkalarını mutlu etmek amacıyla
alınmış kararlar mı?
Duygularım
benim, ondan eminim demiştim. Ama şimdi sorguluyorum, gerçekten benim mi o
duygular da? Kontrolü bende olmayan şeyler nasıl benim olabilir?
Her
zaman yaptıklarımın sorumluluğunu alıyorum, başkalarını değil kendimi düzeltmeye
çalışıyorum; çünkü kimse değişmeyecek. İnsanlara başkalarını eleştirmek,
kendini eleştirmekten daha kolay geliyor, aslında başkalarıyla uğraşmak da
kendinden kaçmanın bir çeşidi, sürekli dedikodu yapan insanlar da kendinden
kaçıyor. Ben kaçmayı sevmiyorum, ben bir savaşçıyım, “insan” olmayı anlamaya ve
kendimi insan olmaya yaklaştırmak için savaşıyorum, bu savaş bazen nefsimle,
bazen de egomla; ama asla başkasıyla değil. Herkes hep mükemmel, kusursuz ve
kendileri dışındaki herkes kusurlu; bununla uğraşmaktansa kendimi daha sakin
hale getirmeye çalışıyorum.
Kendini
bilmek önemli olan; bilmek ve farkında olmak değişimin ilk adımı. Bildikçe
rüyalar ve gerçekler üzerindeki ayrım da önemini kaybediyor; çünkü önemli
olanın kendimi bilmek, duygularımı kontrol edebilmek, dengede ve sakin kalmak
olduğunu anlıyorum.
Kendimi
bildikçe rüyalarım gerçek, gerçeklerim rüya oluyor.
Kendimi
bildikçe gözlerimde perdeyle uyuklayarak dolaşmıyorum;
Çünkü
benim amacım Uyanmak!