27 Mart 2021 Cumartesi

Kalbimizdeyken Yakın, Zihnimizdeyken Uzakta

Çok değil, bir hafta öncesi.

Bir zeytin ağacına yaslanmış, doğayı seyrediyorum. Her şey ne kadar sakin, insanlar gibi acele eden yok, kavga eden karıncalar yok, birbirinin hakkını yiyen uğur böcekleri yok, yalan söyleyen kuşlar yok; doğada herkes saygılı, her şey telaşsız, herkes şimdide, her şey gerçek…

Sonra bir kedi geliyor yanıma, “Sizin yaşadığınız bu çağda dünya herkesin kendi etrafında dönüyor, insanların egoları gözlerini kör etmiş, empatiyle bencillik yer değiştirmiş.” diyor. Ona haksız olduğunu söyleyebilmeyi çok isterdim; onun yerine “Olsun, biz yine de iyi, doğru, dürüst olmak için çabalamaya devam edelim.” diyorum. Kötüler geçiyor aklımdan, “İnsanların hayatları bambaşka bir yöne evrilebilirmiş; ama seçimler başka yönlere götürmüş.” diye devam ediyorum, “Bu her an ve hepimiz için geçerli.”.

Sonra kediye bir fotoğrafımı gösteriyorum, “Denize bakıp ondan bir şeyler öğrenmeye kendimi bıraktığım, kıyıda yürüyen martıya bakıp mutluluktan güldüğüm bir an.” diye başlıyorum o anı anlatmaya. “O zamandan bu zamana geçen her saniyede yargılamayı bırakıp anlamaya gayret ettim, okudum, çalıştım, iyi insan olmak için çabaladım, düşündüm, sorguladım, içimde olumsuz giden bir şeyler olduğunda başkalarını değil kendimi eleştirdim; çünkü biliyorum ne gelirse benden ne yaşarsam benden ne yaşayamazsam benden ötürü.“ Bir yudum su içip devam ediyorum konuşmaya; “Yani anlayacağın, geçen haftaki fotoğraftaki benle, şu anda seninle konuşan ben arasında fark var. Zaten olmazsa, ne anlamı kalır ki yaşamamın?” diye soruyorum merakla bakan kediye. Cevabını mırlayarak ve kucağıma yatıp benimle sessizce etrafı izleyerek veriyor, kendini yaşadığı ana teslim ediyor. Çok değil, bir saat sonra, kedinin bir fotoğrafını çekiyorum ve haftaya yeniden buluşmak için sözleşiyoruz.

Zeytin ağacının bende yarattığı duyguyu düşünüyorum evde, dört duvarın içinde. Her zeytin ağacı benim için biraz babam, biraz annem, biraz çocukluğum, vatanım gibi. Tek dalının kırılıp zarar verilmesine bile karşı çıkardı babam. Bunların verdiği duygudan sanırım, yine hafta sonu gelse, sırtımı zeytin ağacına yaslasam, zeytin ağacının gölgesinde kitap okusam, çağla ve erik ağaçlarının çiçeklerinin kokusuyla mest olsam, arı ve kuş seslerinden başka ses olmasa, hafif rüzgar esse, kelebekler ve uğur böcekleri çiçeklerin arasında dolaşsa, ılık bir su içsem kana kana, gökyüzüne bakıp özgürce nefes alsam, hiçbir şey düşünmeden boş boş otursam, kendimi doğaya bıraksam, zihnim yine dinginleşse, saniyeler sakince aksa, tırnaklarımın içine toprak girse, üstüm yine kirlense diye hayaller kuruyorum. İple çekiyorum o anların gelmesini ve şimdiki zamandan kaçıyorum; çünkü oradayken uzaktayım…
İnsanların bir türlü tatmin olmayan egolarından ve aynı kişilerin farklı farklı yüzleriyle sergiledikleri her gün izlemek zorunda kaldığım gösterilerden olabildiğince uzakta, çok uzakta...
Aslında fiziksel olarak çok yakınken, dürüstlük ve vicdan olarak galaksiler kadar birbirine uzakta...
Geçmiş olmasını beklediğim bugünün geçmişteki günler kadar kalp kırıcı olacağını tahmin edemediğim o geçmişteki umut dolu günler kadar uzakta...
Bu geçmişteki şimdiler ve gelecek şimdilerin arasında kalan şimdiki incinmiş duyguların, küsülen umutların yaşandığı birkaç yıl geçmiş hissi veren o iki saniye arasındaki saliseler kadar uzakta...
Kalbimdeyken yakın, zihnimdeyken uzakta...
Şimdide değilse, hep çok uzakta.

Şimdiden kaçmak için kedinin çektiğim fotoğrafına bakıyorum, kedinin yanında tomurcuk açmış çağla ve erik ağaçları var. Kedi de tomurcuklar da dolup taşırıyor içimi tarifsiz bir duyguyla, kalbimden peş peşe cümleler akıyor: Umut tomurcuklar gibi hep taze, saf ve inatla açsın yüreklerimizde. Bahar kaldırsın gözlerimizdeki ve zihinlerimizdeki perdeleri, birleştirsin hepimizi bütün kucaklayıcılığıyla. Düşüncelerimiz, duygularımız bahar gibi olsun dünya ve insanlar için. Hep bir olalım, birlikte olalım, bir dünya insanı olalım, birimizin canı acıyınca hepimiz o yarayı saralım, hataları onaralım. Geç değil, geçmiş değil, bugün için, şimdiki zamanda, bundan sonra hep.”

Çünkü mutluluk kalbimizdeyken yakın, zihnimizdeyken uzakta...
Şimdide değilse, hep çok uzakta.

Hiç yorum yok: