Günlerce süren yangınlarda sayısız can kaybettik; insanlar, ağaçlar, endemik bitkiler, bölgesel küçük canlılar, kanatlılar, bölgesel hayvanlar, koskoca habitat mahvoldu.
Yangınlarda unutamadığım iki paylaşım gördüm milyonlara umut olan iki koca yürekli başkandan. Birisi Ekrem İmamoğlu’nun Antalya’ya gelen itfaiye personeline yerel halkın koşa koşa içme suyu verdiği görüntüler, diğeri de Mansur Yavaş’ın kaybettiğimiz genç kardeşimiz Şahin Akdemir’in fotoğrafını Twitter’da profil fotoğrafı yapması. Bu ufak gibi görünen şeyler o kadar büyük ki aslında, yangınlarda öyle bir serinletti ki içimi size anlatamam. Günlerce yaşadığım stres ve üzüntü bir anda mutluluk gözyaşına döndü, umut oldu, içimde yeniden ormanların oluşmasına neden oldu…
Güzel şeylere çok ihtiyacımız var, sizin gibi su vermeye koşan iyi kalplere çok ihtiyacımız var, iyi insanlara, iyiliğe, iyi ve güzel şeyler görmeye, duymaya, bilmeye çok ihtiyacımız var. Her anlamda içimiz, dışımız, ruhumuz, her yer hala yangın yeri.
Yangına doğru tutulan
sudan oluşan gökkuşağının fotoğrafını gördüm daha sonra. Biliyor musunuz o yansıyan
gökkuşağı da benim, gökkuşağının her rengi benim, kürt de benim, rus da benim,
laz da benim, alevi de benim, sünni de benim, ormanda yanan kaplumbağa da
benim, ormanda yanan ağaçlar da benim, hedef gösterilen herkes benim; ama asla
hedef gösteren değilim, asla da olmayacağım, asla genellemelere girmeyeceğim,
herkesi aynı değerlendirmeyeceğim.
Kimse benim gibi düşünmek zorunda değil, kimse senin gibi düşünmek zorunda değil; ama herkes dünyayı korumak zorunda, yaptığımız her seçimle hepimizin birçok şeyde sorumluluğu var. Lütfen birleştirici, çözüm üretici, saygılı insanlar olmayı seçelim. Küfür etmek, hakaret etmek, parmakla birilerini işaret etmek çok kolay. Önemli olan bir yerdeki birinin içindeki umut ve mutluluğu yeşertmek, bir olmak, birlikte olmak.
Her şey sırayla.
Asla hedef gösteren tarafta olmayın. Su veren olun, yangını söndüren olun, iyiliğe koşan olun, insana ve yaşama değer veren olun, hayvanı seven olun, yaşadığı dünyaya duyarlı olan olun, insana ve bütün canlara saygı duyan olun; ama asla hedef gösteren olmayın, bir gün o parmağın ucu sizi de gösterebilir.
Biz hepimiz biriz, birbirimizden ayrı değiliz, bizi manipüle edip böyle düşünmemize sebep olacak düşünceleri anında fark eder bir olmaya devam ederiz.
Biz birbirini kucaklayanlarız, diğerleri yangın söndürmeye devam etsin diye tek başına yarasını saranız, söndürdüğümüz ormanın kenarında uyuyanlarız, kuzumuza sımsıkı sarılanlarız, biz zarar veren ve bölen değil, iyileştiren ve birleştirenleriz.
Biz birbirimize bakıp umudumuzu hiç kaybetmeyenleriz. Biz bir oldukça, bir olduğumuzu asla unutmadıkça saramayacağımız hiçbir yaramız, önüne geçemeyeceğimiz hiçbir ayrılık, bölücülük illüzyonu yok.
Lütfen uyanık olun, lütfen içinde sevgi ve vicdan olmayan hiçbir düşüncenin etkisine kapılıp gitmeyin.
Biz hepimiz birin parçalarıyız, toplumu biz oluşturuyoruz, birimizin canı yansa hepimizi etkiler. Lütfen bile bile can yakan tarafta olmayın, başkası sandığın da sensin, aslında kendi canını yakıyorsun. Hadi birlikte bütün yaralarımızı saralım.
Not: Daha tam
anlamıyla iki ay bile geçmedi; ama eminim çoğumuz unuttuk yangın sırasında doğan
kuzuyu ve ona sarılan yangın mağduru insanı, orman kenarında uyuyan
itfaiyecileri, Şahin Akdemir’i, kendi yarasını saran itfaiyeciyi… Bu
yazı bu yüzden, hatırlatmak için.