Bankta oturmuş, kuruyan ağacı izliyordu saatlerdir, hiç sağa sola bakmadan, neredeyse hiç kıpırdamadan.
Ama
zihni ve kalbi, bedeni gibi hareketsiz değildi, duygudan duyguya düşünceden
düşünceye koşuyordu kurumuş ağaca bakarak:
“Kendi
duyguları ve düşünceleri konusunda dürüst olmadığı için, karşısına dürüst bir insan
çıkınca panikleyen, korkan, şaşıran insanlar da tıpkı bu ağaç gibiler.
Dürüst
olamadıkları için en başta kendilerine zarar verirler; çünkü çoğu zaman
kendilerine karşı bile dürüst değiller.
Bu ağaç gibi içi kurur dürüst olmayan kişinin.”
Kurumuş
ağacın etrafına bakmaya başladı düşünmeye ara vermeden:
“Halbuki hayatı bu kadar zorlaştırmaya,
sorunları ya da kişileri kafada evirip çevirmeye, kafada senaryolar yazmaya hiç
gerek yok.
Dürüstlük aslında çok basit, zor olan dürüst
olmamayı seçmek.
Basit olan yolu seçin, siz de dürüst olun.
O zaman kurumazsınız, yeniden tomurcuklanıp çiçekler
açarsınız.
Hem dürüst insanın sizden tek bir beklentisi
olur, kendisi gibi dürüst ve açık sözlü olmanız; çünkü onlara karşı dürüst
olmamanız onları kırar, bu ağacın dalları gibi.”
Kurumuş
ağacın yanına gitti, ağacın her yerini yakından incelemeye başladı düşünmeye
ara vermeden:
“Kapıyı
çalıp çalmamakta tereddüt etme.
Ya kendine güvenip o kapıyı çalacaksın -sonucu ne olursa olsun- ya da kapıyı çalmayacaksın.
Eğer korkup da o kapıyı çalmazsan aklın hep
orada kalacak,
Bir keşke daha birikecek pişmanlıklar
havuzunda.
“Keşke deneseydim.”, diyeceksin,
“Şimdi olsa yapardım.” derken kendini suçlayacaksın,
Kendine az olan güvenin iyice tükenecek.
Peki ya denersen?
“Denedim ve oldu.” ya da “Denedim ve olmadı.” diyeceksin;
Tecrübe
ve öz güven havuzun dolacak bu sefer.”
Ağacın
dallarını yavaşça kırarken, kırdığı bir dalın kırıldığı noktanın tam kurumadığını
gördü, ağacı yaşatmak için hala umut vardı,
Nefes
aldığımız sürece her şey için umut yok muydu zaten?
Ağacın etrafını ve
kuruyan dallarını temizlerken, yavaşça sulamaya başladı ağacı kalbindeki umutla
ve zihnindeki yavaşlayan düşüncelerle:
“Dürüst oldukça hiçbir şeyden korkmaya gerek
yok.
Dürüst
ve cesur olmaya devam ettikçe, bu sefer başka kapılar açılacak.
Ve bir bakmışsın ki,
Kapıları açan sen olmuşsun.
Kapıları açtıran sen olmuşsun.
Sen, o kapı olmuşsun...”
Vazgeçmeyip, onun için emek ve çaba
harcadığı kurumuş ağacın meyvelerinden yemeye gitti bir mevsim sonra.
Mevsimler geçtikçe geçmez dediği her
şey geçiyordu hayatından, zaman gibi.
Mevsimler değiştikçe, değişmez dediği
her şey değişiyordu, kendi gibi.
Sonunda bir gün ağaç öldü, her şey gibi.
O ağaçtan kendine bir kapı yaptırdı, hayatı
özetler gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder