Sözleri
Edip Harabi’ye ait olan “Ey zahit şaraba eyle ihtiram” türküsünün şu
dörtlüğünde kayboluyorum:
“Kandil
geceleri kandil oluruz
Kandilin içinde fitil oluruz
Hakkı göstermeye delil oluruz
Fakat kör olanlar görmez bu hali”
Bizim
gibi empati yeteneği çok güçlü olanlar için kandil geceleri kandil olmak,
kandil içinde fitil olmak, borçları yüzünden intihar eden gencin ölümünden
sonra ailesinin acısını hissetmek, koronadan dolayı ailesiyle aylardır
görüşemeyen ve istifa dahi edemeyen doktoru anlayarak kendimize o doktorlar
için de dikkat etmek, pandemiden dolayı işsiz kalan ve kimsenin sahip çıkmadığı
babanın yerine kendimizi koymak, 307 gündür kendisinden haber alınamayan
Gülistan Doku’nun ailesinin çığlıklarını duymak, madencilerimizin seslerini
duyurmak için yaptığı yürüyüşü bırakıp hiç düşünmeden enkaza gitmelerini
anlamak, depremde tavşanından kuşuna bütün canları kurtarmaya çalışan
kahramanların vicdanlarının sesini duymak, maddi durumları olmadığı için daha
güvenli evlere taşınamayan ve ölmek de istemeyen insanların çaresizliğini ve
daha nice halleri anlamak zor değil.
Bizim
için zor olan, bu halleri görmeyen kör olanları anlamak!
Depreme
dayanıksız evleri satıp insanlara orayı mezar yapanları ve bu yapıları
onaylayanları sadece deprem olunca hatırlamak, madencilerin çalışma koşullarını
madende göçük olunca konuşmak, Balıkesir’in Bigadiç ilçesindeki yıldırım
çarpması sonucu üç kadın tarım işçisinin ölmesinden sonra kayıt dışı işçileri
ve sigortalarının olmamasını tartışmak, hayvanları zehirleyerek ya arabalarda
sürükleyerek katleden canilerin görüntülerinden sonra hayvan hakları yasasıyla
ilgili birkaç cümle paylaşmak, bir acıdan diğer bir acıya bir “reality show”
izler gibi ve o anda onu yaşayanların halini anlamadan hızlıca tüketerek gündem
değiştirmek, köfte-ayranı ve Elif’in enkazdan kurtarılma anını bir tüketim
nesnesi haline dönüştürüp acıdan reklam aracılığıyla çıkar sağlamayı
düşünebilen zihinleri anlamak ve daha nice vicdansız olaylara sebep olan
insanları anlamaya çalışmak, zor olan bunu anlamak işte; çünkü düşünmesi bile çok
acı verici.
Ölüm, yakınını kaybetmeyenler ve kaybedenler için ortak bir dil değil.
Anlayış ve empati sınırlı. Ne kadar empati kursan da yaşayana farklı. Acıyla
baş etmek de herkese göre farklı.
Uzun sürede ya da kısa sürede, hepimiz ölüm acısını yaşayacağız ya da
birilerinin bu sebepten acı çekmesine sebep olacağız;
Ama yaşam da eşit değil, ölüm de!
Baksanıza
koronadan ölenlere!
Baksanıza
depremden ölenlere!
Görmüyor musunuz, ÖLÜRKEN BİLE KİMSE EŞİT DEĞİL !
Kadın, çocuk, hayvan taciz ve cinayetlerini görmekten bıktık
! Sürekli her konuda suçlanmaktan bıktık! Bu kadar ayrışmaktan, yozlaşmadan,
çürümüşlükten bıktık ! Oturduğumuz yerde fakirleşmekten bıktık ! Kimseye
güvenememekten, bu güven probleminin uzun yıllar boyunca çözülemeyecek çok
büyük bir problem olduğunu düşünmekten bıktık ! Bilimden, yasaların
uygulanmasından, teknolojiden, laiklikten, liyakatten, proaktif olmaktan, huzur
içinde yaşamaktan bu kadar uzaklaşılmasından bıktık !
Gözümün
önünden gitmiyor depremden sonraki o kenarı kıvrılmış ve yarıda bırakılmış
kitabın görüntüsü. Kimbilir başka neler yarıda kaldı o kitap
dışında... Ne hayalleri, hırsları, kavgaları, özlemleri, vedaları,
yapamadıkları ve pişmanlıkları vardı.
Çok
kolay ölüyoruz. Bu kadar kolay ölmemeliyiz. Bizim hayatımız bundan daha değerli!
Hafızanızı
tazeleyeyim: 2020'nin 36 gününde Avustralya'daki yangınlarda binlerce dönüm
orman, 25 insan ve 1.25 milyar hayvan yanarak öldü, Endonezya’da sel oldu, Avustralya’da
1000'e yakın deve katledildi, göçmen krizi yaşandı, Elazığ’da 6.8 şiddetindeki
depremde vatandaşlarımızı kaybettik, sınırlarımızda askerlerimizi kaybettik, 2
tane çığla bir sürü insanımızı kaybettik. Peki Sabiha Gökçen'de uçağın pistten
çıkarak parçalara ayrılmasını da mı unuttunuz? Gündem o kadar hızlı değişiyor
ki ve o kadar korkutucu derecede uyum sağlıyoruz ki, hem de hiçbir çözüm
üretmeden !
Suçlayacak
birini arıyorsanız kendinizi suçlayın, seçimlerinizi suçlayın ve seçimlerinizin
sonuçlarını düşünün. Ne 2020'nin ne de doğanın bir suçu yok. Suçlu insanlık ya
da işte ondan geriye ne kaldıysa…
NOT: Ne
güzel şey senin kızın olmak… İyi ki doğdun anne !
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder