6 Kasım 2020 Cuma

Ölürken Bile Eşit Değiliz

 

Sözleri Edip Harabi’ye ait olan “Ey zahit şaraba eyle ihtiram” türküsünün şu dörtlüğünde kayboluyorum:

“Kandil geceleri kandil oluruz
Kandilin içinde fitil oluruz
Hakkı göstermeye delil oluruz
Fakat kör olanlar görmez bu hali”

Bizim gibi empati yeteneği çok güçlü olanlar için kandil geceleri kandil olmak, kandil içinde fitil olmak, borçları yüzünden intihar eden gencin ölümünden sonra ailesinin acısını hissetmek, koronadan dolayı ailesiyle aylardır görüşemeyen ve istifa dahi edemeyen doktoru anlayarak kendimize o doktorlar için de dikkat etmek, pandemiden dolayı işsiz kalan ve kimsenin sahip çıkmadığı babanın yerine kendimizi koymak, 307 gündür kendisinden haber alınamayan Gülistan Doku’nun ailesinin çığlıklarını duymak, madencilerimizin seslerini duyurmak için yaptığı yürüyüşü bırakıp hiç düşünmeden enkaza gitmelerini anlamak, depremde tavşanından kuşuna bütün canları kurtarmaya çalışan kahramanların vicdanlarının sesini duymak, maddi durumları olmadığı için daha güvenli evlere taşınamayan ve ölmek de istemeyen insanların çaresizliğini ve daha nice halleri anlamak zor değil.

Bizim için zor olan, bu halleri görmeyen kör olanları anlamak!

Depreme dayanıksız evleri satıp insanlara orayı mezar yapanları ve bu yapıları onaylayanları sadece deprem olunca hatırlamak, madencilerin çalışma koşullarını madende göçük olunca konuşmak, Balıkesir’in Bigadiç ilçesindeki yıldırım çarpması sonucu üç kadın tarım işçisinin ölmesinden sonra kayıt dışı işçileri ve sigortalarının olmamasını tartışmak, hayvanları zehirleyerek ya arabalarda sürükleyerek katleden canilerin görüntülerinden sonra hayvan hakları yasasıyla ilgili birkaç cümle paylaşmak, bir acıdan diğer bir acıya bir “reality show” izler gibi ve o anda onu yaşayanların halini anlamadan hızlıca tüketerek gündem değiştirmek, köfte-ayranı ve Elif’in enkazdan kurtarılma anını bir tüketim nesnesi haline dönüştürüp acıdan reklam aracılığıyla çıkar sağlamayı düşünebilen zihinleri anlamak ve daha nice vicdansız olaylara sebep olan insanları anlamaya çalışmak, zor olan bunu anlamak işte; çünkü düşünmesi bile çok acı verici.

Ölüm, yakınını kaybetmeyenler ve kaybedenler için ortak bir dil değil.
Anlayış ve empati sınırlı. Ne kadar empati kursan da yaşayana farklı. Acıyla baş etmek de herkese göre farklı.

Uzun sürede ya da kısa sürede, hepimiz ölüm acısını yaşayacağız ya da birilerinin bu sebepten acı çekmesine sebep olacağız;

Ama yaşam da eşit değil, ölüm de!

Baksanıza koronadan ölenlere!

Baksanıza depremden ölenlere!

Görmüyor musunuz, ÖLÜRKEN BİLE KİMSE EŞİT DEĞİL !
Kadın, çocuk, hayvan taciz ve cinayetlerini görmekten bıktık ! Sürekli her konuda suçlanmaktan bıktık! Bu kadar ayrışmaktan, yozlaşmadan, çürümüşlükten bıktık ! Oturduğumuz yerde fakirleşmekten bıktık ! Kimseye güvenememekten, bu güven probleminin uzun yıllar boyunca çözülemeyecek çok büyük bir problem olduğunu düşünmekten bıktık ! Bilimden, yasaların uygulanmasından, teknolojiden, laiklikten, liyakatten, proaktif olmaktan, huzur içinde yaşamaktan bu kadar uzaklaşılmasından bıktık !

Gözümün önünden gitmiyor depremden sonraki o kenarı kıvrılmış ve yarıda bırakılmış kitabın görüntüsü. Kimbilir başka neler yarıda kaldı o kitap dışında... Ne hayalleri, hırsları, kavgaları, özlemleri, vedaları, yapamadıkları ve pişmanlıkları vardı.

Çok kolay ölüyoruz. Bu kadar kolay ölmemeliyiz. Bizim hayatımız bundan daha değerli!

Hafızanızı tazeleyeyim: 2020'nin 36 gününde Avustralya'daki yangınlarda binlerce dönüm orman, 25 insan ve 1.25 milyar hayvan yanarak öldü, Endonezya’da sel oldu, Avustralya’da 1000'e yakın deve katledildi, göçmen krizi yaşandı, Elazığ’da 6.8 şiddetindeki depremde vatandaşlarımızı kaybettik, sınırlarımızda askerlerimizi kaybettik, 2 tane çığla bir sürü insanımızı kaybettik. Peki Sabiha Gökçen'de uçağın pistten çıkarak parçalara ayrılmasını da mı unuttunuz? Gündem o kadar hızlı değişiyor ki ve o kadar korkutucu derecede uyum sağlıyoruz ki, hem de hiçbir çözüm üretmeden !

Suçlayacak birini arıyorsanız kendinizi suçlayın, seçimlerinizi suçlayın ve seçimlerinizin sonuçlarını düşünün. Ne 2020'nin ne de doğanın bir suçu yok. Suçlu insanlık ya da işte ondan geriye ne kaldıysa…

NOT: Ne güzel şey senin kızın olmak… İyi ki doğdun anne !

Hiç yorum yok: