3 Mayıs 2021 Pazartesi

Yalnız Değilsin, Ben Burdayım

 

Sabaha dört intihar haberiyle, ikisinin de videosuyla başladım.

Çaresiz ve yalnız hisseden insanlar birer birer hayatlarına son veriyorlar.

Hepsi de Durkheim'ın ekonomik krizleri de içine aldığı, bu krizler sebebiyle bireyin yaşamının değişmesi sonucu oluşan anomik intihar.

Bir toplumda istikrar olursa insanlar davranışlarında kullanabilecekleri bir ölçüt bulabilirken, ekonomideki krizlerle beraber bu imkân ortadan kalkıyor, standartların muğlaklaşmasıyla ve toplumdaki normların çözülmesiyle insanların bu ölçütü bulmaları güçleşiyor.
Durkheim'a göre yoksulluk intihar sebebi değil; çünkü tek başına zenginlik ya da fakirlik bir sebep değil; ama toplumsal değişiklik ve toplumda meydana gelen değişikliğin bireyin yaşamını alt üst etmesi intihar sebebi.

Bireyin yaşadığı toplumla arasındaki bağın zayıflamasıyla, toplumsal çözülmenin giderek artmasıyla beraber oluşan anomik intiharın ülkemizde her gün en az bir örneğine rastlamamızın sebepleri oldukça açık.
Toplumsal adalet ve eşitlik sağlanmadıkça, insanlara gelecekleriyle ilgili güven ve huzur duyacakları imkanlar verilmedikçe, şartlar değişmedikçe ve önlemler alınmadıkça bu insanı kahreden intihar haberlerinin azalacağını ya da biteceğini düşünmüyorum. Ben de sizler gibi adaleti yollarda değil, hayatımda görmek istiyorum.

Peki her şeyi bir kenara bırakalım, biz bireyler olarak ne yapabiliriz?

“Nasılsın?” sorusunun cevabını gerçekten aldığımıza emin olabiliriz, yakınlarımızla yüzeysel ve standartlaşmış konuşmalarımızın dışına çıkıp gerçekten iyi olup olmadıklarından emin olmaya çabalayabiliriz. İlk olarak yakın çevremizden başlamalıyız, inanın en yakınlarınızın bile sizden sizi üzmemek için sakladığı çok acı gerçekleri olabilir, onları size açılmaları konusunda cesaretlendirin.

Mersin’deki intihar haberiyle üzüldüğümüz 48 yaşındaki Murat Gümüş bir tweetinde “Ben ölünce mezara mı geleceksiniz, kaç gündür siftah etmeden dükkân kapatıyorum…” diye haykırmış aslında, hiçbirimiz duymamışız.

İnsanları gerçekten dinleyelim, onları duyduğumuzdan ve anladığımızdan emin olalım. Hiç kimseyi ve insanların acısını küçümsemeyelim ve geçiştirmeyelim.

Sosyoloji mezunu olup da iş bulabilen şanslı azınlıktan biri olarak yaptığım iş sonucunda şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim ki, gerçek ihtiyaç sahipleri kendilerini size çok rahat bir şekilde açamıyorlar.

Çok sevdiğim bir atasözümüz var: “Ne oldum değil ne olacağım demeli.” Televizyonda haberlerde kendi başına gelmez sanıp da o haberleri izleyenleri izliyoruz biz de her gün haberlerde, biz de kendi başımıza bir şey gelmez sanıyoruz. Ama öyle değil, bizim de yarın başımıza bir şey gelebilir, biz de alt üst olabiliriz ya da yarın biz de ihtiyaç sahibi olabiliriz.

Geçim sıkıntısı ve ihtiyaç sahibi olmak arasındaki farkı karıştırıyoruz çoğu zaman. Zaten ülkemizde çoğu insan geçim sıkıntısı yaşıyor. Geçim sıkıntısı da yine refah düzeyine göre değişiyor, aylık 10.000 TL geliri olan kişi de kendince geçim sıkıntısı yaşıyor, asgari ücretle geçinen kişi de geçim sıkıntısı yaşıyor; tabii ki de asgari ücretle geçinmek gerçek bir mücadele, diğeri öyle değil. İhtiyaç sahibi insan geçim sıkıntısını dahi yaşayamıyor, yok çünkü, o sıkıntıyı yaşayabileceği bir geliri yok.

Hepimiz gerçek haberleri almak istiyoruz, gerçekleri öğrenmek istiyoruz vatandaşlar olarak. Ancak intiharın bu kadar görünür olmasına karşılık bunun etkileyebileceği insanları düşünerek bir şeyler yapmamız gerekiyor.

İnsanlara umut verelim, umudu örgütleyelim.

Korku, güvensizlik, huzursuzluk, çaresizlik, yalnızlık hislerini söküp atalım insanlardan; yerlerine güven, huzur, birlik, sevgi, mutluluğu koyalım.

Nasıl olacak? Hepimiz kafa yoralım bunun üzerine, maddi ve manevi dayanışma için ne gerekiyorsa yapalım. Ama bir an önce yapalım. İnsanlarımız ölüyor, insanlığımız ölmesin.

Ne demiş Cicero: “Bir yerde yaşam varsa, orada umut vardır.” Yaşadığımız sürece her şeyin çözümü var. Beraberken üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir şey yok. Bu bir dönem, geçecek, hepsi geçecek, bir yeter ki birbirimizin yanında olalım.

Konuştuklarımıza, ağzımızdan çıkan en ufak bir söze bile dikkat edelim, farkında olmadan umutsuzluk ve karamsarlık aşılayamayalım insanlara.

Unutmayalım şu sözü: “Umut, insanoğlunun bütün acılarının merhemidir.” İnsanların ellerinden umutlarını almayın. Düşündüğünüz, hissettiğiniz, konuştuğunuz, yaptığınız her şeyden sorumlu olduğunuzu unutmayın.

Hepsi geçecek. Hepsi geçecek. Bu bir dönem, sonsuza kadar sürmeyecek. Yalnız değilsin, ben burdayım. Ben yalnız değilim, biliyorum, sen varsın. BİZ varız. Biz birken eksikliğini hissettiğimiz şeyler olmayacak, o yüzden birlikteyken daha güzel ve kimse kendini eksik hissetmeden geçecek.

“Bir ulus, sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe, yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez.” Mustafa Kemal Atatürk

Hiç yorum yok: