30 Mayıs 2021 Pazar

Çekirge

Bir zıplarım.

İki zıplarım.

Üçüncüyü de zıplarım.

Dördüncüyü de.

 

Pes etmem.

 

Önümdeki kaya ne kadar büyükse, ben de o kadar büyük zıplarım- ta ki kayayı geçene dek.

Önümdeki çamur birikintisi istediği kadar geniş olsun;

Çamura bulansam da geçene kadar zıplarım.

 

Geriye dönüp geçtiğim zorluklara bakar, yanlış da olsalar beni bu noktaya getirdikleri için teşekkür eder, gururlanırım ve önüme bakarım.

 

Engeller hiç bitmez;

Ama ben onları engel olarak görmem;

Kendimi geliştirmek için yeni bir şans, yeni bir macera, yeni bir keşif olarak görürüm hepsini ve başkalarının ızdırap çekmesinin aksine ben hepsinden büyük keyif alırım,
Başaramasam da;

Başaramamak gibi bir durum yok çünkü.

Kayıp yok.

Son yok.

 

Kayısı ağacı kışla birlikte kurusa, yoğun karın saldırısına bile uğrasa, baharda güneşten aldığı ışıkla yeniden açar tomurcuklarını.

Ben de gücümü içimdeki güneşten alıyorum.

Sonsuz bir ışık bu.

Kayısı ağacına olduğu gibi üstüme ne kadar kar da yağsa, en sert kış bile yaşansa benim yaşadığım mevsim hep yazdır, kışım hiç gelmedi ki, bulutlar kaplamadı ki bir kere bile olsa gökyüzümü.

Kış da güzel, o da yaşanmalı belki;
Ama benim korkularla ve güvensizliklerle harcayacak kadar çok vaktim yok.

Zaten güneşim sonsuz benim, ben istesem bile o kışın gelmesine izin vermez.

 

Bir zıplarım, iki zıplarım, üçüncüyü de zıplarım.

Dördüncüde kayısı ağacının en yüksek dalına zıplarım, yukarıdan daha geniş görürüm aşağıyı.

Her ne kadar bir çekirge olarak küçük bir yapıya sahip olsam da ufkum büyüktür benim.

 

Kayısı ağacı ve ben, yukarılardan bir yerden, sıcacık bir güneşin altında; güneşin görkemini izleyip içimizdeki güneşin sıcaklığıyla kendimize güvenerek bekleriz yeni savaşları ve yavaş yavaş batan güneşi izleriz huzurla.

Huzurla izleriz ve rahatlıkla;

Çünkü bizim içimizdeki güneş hiç batmayacak.

 

Hiç yorum yok: