Sen ne zaman doğdun, ne zaman büyüdün, ne zaman babanı
kaybettin, ne zaman annemle tanıştın, ne zaman abim doğdu da baba oldun, ne
zaman ben doğdum da bir kere daha baba oldun, sen ne zaman arkadaşlarını ve
dostlarını kaybettin, sen ne zaman anneni kaybettin, sen ne zaman kanser oldun,
sen ne zaman öldün baba?
Las Vegas'a bir dahaki gidişinde beni de götürecektin hani?
Hani kanserle mücadelenle yaşadığın her şeyi bir kitapta
anlatacaktın?
Daha çiftlik yapacaktık beraber? Yazdığım yazıları baştan sona
okuyup eleştirisini yapacaktın?
Yetti mi? Biz beraber yeterince mutlu günler yaşadık mı?
Sen doğdun, büyüdün ve öldün mü bile? Bu ne hız? Bu ne
acele?
Yaşarken zaman hiç geçmiyormuş gibi; ama geriye dönüp bakınca
yıllar değil de geçen sanki bir saniye.
Zamanımız var sanıyoruz; en büyük problemimiz belki de bu baba.
Değer sanıyoruz baba, o an günü kurtarmak için de olsa yaptığımız ve
yapmadığımız, görüp de sessiz kaldığımız, yalnız bıraktığımız, kalbini
kırdığımız herkese ve her şeye değer sanıyoruz.
Baba söylesene, gerçekten her şeye değer mi?
Söylesene bana şimdi Kurşunlu Mezarlığı'ndan baba, hakikaten her şey için
yeteri kadar zamanımız var mı?
Seni düşündükçe bir sürü mücadelem, hayata katmak istediklerim, hayatta
değiştirmek istediklerim çok anlamsız bir çabaymış gibi geliyor.
Seni düşündükçe, mücadelelerini, insanların hayatına dokunmanı, doğa için
savaşını, hayvanlar için mücadeleni, dürüstlüğünü ve çalışkanlığını düşündükçe,
yeteri kadar mücadele etmiyormuşum gibi geliyor.
Yaşadıkça bunun ortasını buluyorum baba.
Burada değilken bile öğretmeye devam ediyorsun, baba olmak böyle bir şey mi?
Hep kalbimdesin, yüzünü kaplayan sıcacık gülüşün kalbimde.
Sakın merak etme, umudum da hep kalbimde, en kırık yerlerimden yeşertiyorum
umut çiçeklerimi.
Hayat sensiz devam etmiyor, hayat hep seninle devam etti, benimle beraber
yaşamaya devam ediyorsun baba.
Masal anlatma sırasını 2016'da değiştirdik baba, artık ben
anlatıyorum seni insanlara masal diye.
"Bir varmış bir yokmuş.", diye başlıyorum; çünkü şu anki
bedenlerimizle bir varız, bir yokuz, tıpkı senin gibi.
Her şey göz açıp kapayıncaya kadar... Hayat sonsuzluğun içinde kaybolduğumuz
bir an.
Tamamlayamadığımız bazı şeyler için, sonsuzlukta yolumuzu bulmak için hayat çok
kısa...
Tüm o kısacık zamanda bile her anı nasıl da değerlendirdin o kocaman
kalbinle; sana bir bardak su verenin bütün bahçesini budardın, uzun
yolculuklarda canım tarladan bir şey istese tarlaya para bırakmam karşılığında
yememe izin verirdin, arabanda kedi ve köpek maması eksik olmazdı, çocuklar
için arabanda çikolata ve kırtasiye malzemeleri olurdu hep, bir adım gelene bin
adım gider, bir verene bin verirdin.
Asla tutamayacağın sözler vermezdin, tutamayacağın sözler verip
de insanları bir umudun peşinden sürüklemezdin, çok dürüsttün, ne güzel adamdın
sen baba.
Sen hastanede yatarken senin için babalar gününde bir yazı
yazmıştım, yazıyı okuduktan sonra hasta yatağından kalkıp oturduğun yerden
sarılmıştın bana; “Canım benim.” dedin, “Seni çok seviyorum kızım.”. Nasıl da
mutlu olmuştun hastanedeki o babalar gününde, o beraber geçireceğimiz son
olduğunu bilmediğimiz babalar gününde…
Sensiz geçen dördüncü babalar gününde sana hediyem özlemim baba.
Seni çok özledim.
Yerinde rahat ve huzurla uyuduğunu biliyorum; çünkü seni kalbime gömdüm baba.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder