Çok
fazla umut dağıtır. Olmayacağını bildiği vaatleri yükler insanların sırtına.
İnsanları kendine inandırır. Kapıyı asla kapatmaz, bilgi kırıntılarıyla besler
kötü günlerde ezilmiş ve iyi günlere aç insanların kalplerini. Böyle kazanır
onların güvenlerini ve onları böyle elinde tutar. Vaatler gerçekleşmedikçe
kendisi değil de umut verdikleri ezilir o sırtlarına yüklenen umut dolu
cümlelerle. İnsanları o umudun dilencisi yapar. Her gün beklerler umutlarının
gerçekleşmesini; umutları yavaş yavaş mutsuzluğa, sonra kızgınlığa, en sonunda
da kullanılmışlık duygusuna bırakır yerini. Üzerlerinde empati değil, idare
etme sanatı uygulanmıştır.
Eh
insanlar da kanmaya dünden razı, iyi ve mutlu tek bir güne muhtaç, güzel sözlere
aç. Unuturlar işte, çoğu söz bilgelik içermez. Aslında güzel sözler söylemek
değildir bilgelik, söylediği sözlerin uygulayıcısı olmaktır. Bilge ve iyi bir
ruh, asla arkasında duramayacağı ve gerçekleştiremeyeceği sözleri çıkarmaz
ağzından, insanları bu şekilde hayal kırıklığına uğratmaz. Söz kara büyüdür der
bir bilge, ağzından çıkan tek bir cümlenin insanların hayatlarında neye mal
olacağını asla bilemezsin. İyi bir şey çıkmayacaksa ağzından sus, üzerinde
vaatler savurduğun bir insanın hayatı.
Bir insanın hayatı, başka insanların da hayatını
etkiler. Eşini, annesini, babasını, kardeşlerini, arkadaşlarını, iş
arkadaşlarını, markette onu gören insanları, yolda karşılaştığı insanları.
Herkes üzerine alınır, herkesin morali bozulur; halbuki bilmezler onlarla
alakası yok, kararmıştır umutları, uçup gitmiştir yaşama sevinci, tükenmiştir
insanlara olan güveni.
Sen üzülme yine de. Hayat çok güzel, biliyorsun, hayatı
çirkinleştiren insanlar.
Bazı şeyler yarım kalır, bu yüzden hep alacaklı gibi
ve hep eksik olursun.
Bazen o kadar kızarsın ki, anlamaya vaktin ve gücün
kalmaz.
Birçok kişiyi içeren planlar yaparsın uzun süreli; ama
o insanların o kadar süresi olmadığını bilmezsin.
Kimsenin yaşadığını basit sanma hatasına düşmezsin
asla.
Asla sana yapılan hataların benzerini yaşatmaktan yana
olmazsın.
Bazen etrafında o kadar çok ses olur ki kendi sesini
duyamazsın, kendi sesine yabancılaştırırlar seni.
Yolunu değiştirmek istersin; ama adımların aynıdır.
“Söyleyecek sözüm kalmadı, her şey söylendi, umut
bitti.” dersin, işte tam o sırada Nietzsche’nin sözü hayat bulur yeniden:
“En derin denizlerden doğar en yüce dağlar.”
Sadece bazı günler değil, her gün birlik olma günü
diye düşünürsün: Akılda, bilimde, barışta, mantıkta, sevgide, huzurda,
insanlıkta, vicdanda, evrensel değerlerde birlik olma günü.
Ve bunu kalbindeki her hücreyle bilirsin:
Asla yenilmeyeceğiz aydınlık taklidi yapan ve
içimizdeki ışığı söndürmeye çalışan karanlığa, ışığımız inatla parlayacak!
Asla çıkar ilişkileri değil, samimiymiş gibi davranıp
samimiyetsiz olan insanlar değil, içtenlik ve doğruluk kazanacak!
Gelecek
sisli bir yol gibi belirsiz görünse de, siste uçan cesur bir kuş gibi korkmadan
ve umutla başlayalım uyandığımız her güne.
Umut
verip de kalp kıranlardan, söz verip de tutmayanlardan, hayal kurup da
oturanlardan, yüze gülüp de arkadan konuşanlardan, üretmeyip de tüketenlerden,
geçen zamanın ve kendisinin kıymetini bilmeyenlerden olmayalım.
Güzel
konuşan, ince düşünen, halden anlayan, ağlayanı güldüren, düşeni kaldıran,
yaraları saran, sözlerini tutan, lafının arkasında duran, yarı yolda
bırakmayan, neyse o olan, net ve dürüst insanlardan olalım.
Kırmadan,
dökmeden, severek, anlayarak, gelişerek, büyüyerek, öğrenerek, destek olarak,
yardım ederek, güvenerek, dürüst olarak, kendimize inanarak, sağlıklı, huzurlu,
mutlu ve neşeli günlerin ilk günü olsun bugün; devamını getirmek de bizim
elimizde.
Benim
kendime ve bize inancım tam.
İnanma
sırası sizde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder