Ufacık bir bebeğin gülümsemesi
gibi,
İlkbaharın gelişini müjdeleyen
tomurcuklu dallar gibi,
Güneşin doğarken ve batarken gökyüzüne
saçtığı muhteşem renkler gibi,
Aynı zamanda da sönmüş; ama yeni yeni
canlanan bir yanardağ gibi görkemli ve korkutucu,
Sakinken birden dalgalanmaya başlayan
deniz gibi sarsıcı,
Gökten aniden bir yıldızın kayması gibi
heyecan veren ve düşündürücü;
Ama bir yavru kedi kadar masum,
Bir anne kadar şefkatli,
Küçük bir çocuk kadar mutlu ve hesapsız,
Bir kelebek gibi hayat dolu ve yunus
gibi eğlenceli,
Kartal kadar özgür ve papağan kadar
geveze,
Kuğu kadar saf ve meteor yağmurlarından
daha parlak,
Midyenin içinde sakladığı inciden daha
değerli ve nadir,
Yavru bir köpek kadar yaramaz ve oyuncu,
Bir at gibi asil ve kaplumbağa gibi
ürkek,
Dağlardan daha yüksek ve aynı zamanda
denizlerden daha derin,
En az çöller kadar sıcak ve kutuplardaki
buzlardan daha sağlam…
Kendini ondan ayrı düşünme, sen de bu
muhteşemliğin parçasısın,
Bırak artık ona zarar vermeyi; çünkü sen
doğasın!
Ne dersin, doğadan öğrenecek misin her
şeyi?
Sevgin gökyüzündeki yıldızlar kadar
olacak mı?
Heyecanın şelale gibi akacak mı hep?
Sabrın, kaygıların, olumsuz olan tüm
düşüncelerin su gibi geçirgen, akışkan, saydam olacak mı?
Bir kanguru gibi sırtını geçmişe dönüp,
hep an’ını yaşayacak mısın?
Kartal gibi özgür; ama annelerinin
peşinden ayrılmayan yavru ördekler gibi bağlı olacak mısın hayata?
Karınca kadar çalışkan; ama ağustos
böceği gibi neşeli olacak mısın?
Yılan gibi sürekli kabuk değiştirip,
kendini hep yenileyecek misin?
Kaybetmekten ve bağlanmaktan korkmayıp
en az aslan kadar cesur olacak mısın?
Uçaktan paraşütle atlar gibi bırakacak
mısın kendini hayata ve sevgiye?
Gözün yükseklerde olacak mı gökkuşaklarında, yıldızlarda,
masmavi gökyüzünde?
Kalbin titreyecek mi her can için,
Görecek misin ruhunu baktığın her yerde?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder